ads

paylaş

7 Aralık 2010 Salı /

Kahkaha Sınıfı Tiyatro oyunu skeçler piyesler

(Bir Perdelik Oyun)

OYUNCULAR:

Okul Müdürü:

Sınıf Başkanı:

Giray:

Cemre:

İlknur:

Cem:

İlkay:

Temel:

Hazar:

DEKOR:

Sınıf ortamı… Öğretmen masası, üzerinde dünya küre ve duvarda asılı dünya haritası.

(Ders zili çalar. Öğrenciler her günkü gibi sınıfa girer. Sıralara otururlar.

Sınıf başkanı elinde yoklama ders defteri ile içeri girer. Öğretmen masasına gider. Defteri masanın üzerine bırakır. Ellerini çırparak arkadaşlarını susturur.)

Başkan: Arkadaşlar! Öğretmenimiz bu gün izinli. Okula gelmeyecek.

Öğrenciler: Aaaa!

Başkan: Arkadaşlar! Okul müdürümüz beni öğretmen yerine görevlendirdi. Bu gün Öğretmeniniz benim. Evet mi?

Öğrenciler: (Alkış tutarlar.) Eveeet başkan!

Başkan: Bana başkan değil “Öğretmenim” diyeceksiniz. Evet mi?

Öğrenciler: (Gülüşerek) Evet, öğretmenim!

( Kapının arkasında asılı duran öğretmenin önlüğünü giyer. Öğretmen gibi )

Başkan: Günaydın çocuklar!

Öğrenciler: (Ayağa kalkar.) Günaydın öğretmenim!

Başkan: Oturun çocuklar.(Öğrenciler otururlar.)

Başkan: Çocuklar! Ödevleriniz hazır mı?

Öğrenciler: Hazır!

Giray: (Parmak kaldırır.) Öğretmenim, size bir şey sorabilir miyim?

Başkan: (Ödev kâğıtlarını toplarken) Sor bakalım, Giray.

Giray: ( Kurnaz kurnaz ) Öğretmenim, insan yapmadığı şeyden ötürü ceza görür mü?

Başkan: Görmez, Giray.

Giray: ( Sevinçle el çırparak havalara zıplar.)

Yaşasın! Ben ödevimi yapmadan okula gelmiştim. (Öğrenciler güler.)

Başkan: (Gülümseyerek) Seni gidi şeytan çekici seniii! Bu kurnazlığını ödevlerini yaparak göstersen ya...

Başkan: (Masa başına gider, oturur. Ödevleri inceler. Masa üzerinde duran küreyi döndürerek)

Çocuklar! Ödev kâğıtlarında her birinizin birçok eksiğini gördüm. Fakat hiç biriniz Dünya’nın uydusunun adını yazmamışsınız. Neden? Bilmeniz gerekirdi. (Bu sırada Cemre ayağa fırlar.)

Cemre: Ayy!

Başkan: Aferin Cemre! Bildin otur.

(Öğrenciler gülüşür.)

Başkan: Çocuklar, Neden gülüyorsunuz?

Cem: (Ayağa kalkarak) Öğretmenim! Cemre bildiğinden söylemedi. İlknur Cemre’ye çimdik attı. O da Acıdan “ Ay! ” diye bağırdı.

(Gülüşmeler)

Başkan: Çocuklar! Cemre’ye dünyamızın uydusunun Ay olduğunu çimdik şakası söyletti. Artık hiç biriniz unutmazsınız.

Öğrenciler: Evet!

Başkan: ( ödev kâğıtlarından birini göstererek)

Temel, “ Gelmek” fiilinin şimdiki zamana göre çekimini yazmayı unutmuşsun.

Ayağa kalk çekimini yap.

Temel: (Ayağa kalkar.) Celeyrum, celeysun, celey… ( Öğrenciler gülüşür)

Hazar: (Ayağa fırlar) Öyle mi söylenir babo?

Başkan: (Gülümseyerek) Öyleyse sen söyle.

Hazar: Gelirem, gelirsen, gelir…

(Öğrenciler güler.)

İlknur: Öğretmenim, doğrusunu ben söyleyeyim mi?

Başkan: Söyle İlknur.

İlknur: Geliyorum, geliyorsun, geliyor; geliyoruz, geliyorsunuz, geliyorlar.

(Öğrenciler alkışlar.)

Başkan: Aferin İlknur! Çocuklar, İki arkadaşınız kendi yörelerinin ağızlarıyla çekim yapmaya kalkınca komik oldular. Zamanla onlar da dillerini düzeltecek; güzel Türkçemizi düzgünce seslendireceklerdir. Öyle değil mi?

Öğrenciler: Evet!

Başkan: Giray, ödevini yapmadan geldin. Şimdi tahta başına geç. Sözlü olarak sorularımı cevapla.

Giray: (Tahta başına geçer.) Öğretmenim bir daha ödevlerimi yapmadan okula gelmeyeceğim.

Başkan: Peki, Giray. Fırından beş tane ekmek aldın. 1 YTL verdin. Fırıncıdan kaç lira geri alacaksın?

Giray: (Düşünür gibi yapar) Hiiç !

Başkan: Nasıl hiç ?

Giray: Öğretmenim, benim babam fırıncıdır. Biz ekmeğe para vermeyiz.

(Öğrenciler güler.)

Başkan: (Gülümseyerek) Öyle ya. Peki, beş tane iki kaç eder?

Giray: (Düşünür gibi yapar.)

Başkan: Giray, siz her hafta çarşıya yumurta götürüp satmıyor musunuz?

Giray: Satıyoruz, öğretmenim.

Başkan: Sepete yumurtaları İkişer ikişer dizdiniz.

Giray: Öğretmenim, Biz yumurtaları ikişer ikişer dizmiyoruz.

Başkan: Ya, kaçar kaçar diziyorsunuz?

Giray: Üçer üçer diziyoruz.

Başkan: Öyle olsun sepete yumurtaları üçer üçer beş sıra dizdiniz. Hepsi kaç yumurta eder? Çarp bakalım.

Giray: (Kurnaz kurnaz) Çarpamam öğretmenim.

Başkan: Neden çarpamaz mışsın?

Giray: Çarparsam yumurtalar kırılır da ondan.

(Öğrenciler güler.)

Başkan: (Gülerek.) Sekizin yarısı kaç eder?

Giray: (Kurnaz kurnaz.) Enine mi boyuna mı öğretmenim? (Tahtaya büyükçe sekiz çizerek.)

Sekizi ikiye bölersek, üst üste iki sıfır eder. Boyuna bölersek ( Sekizi boydan boya çizer.) Yarısı üç olur.

(Başkan ve öğrenciler kahkahayla güler.)

Başkan: Bir soru daha! On parmaktan on çıktı, kaç kalır?

Giray: On parmaktan on çıktı, yine on kalır.

Başkan : (Şaşarak ) Nasıl olur?

Giray: (Cebinden bir çift eldiven çıkarır. Parmaklarına geçirir. Sonra eldiveni parmaklarından çıkararak)

İşte böyle öğretmenim! On parmaktan on çıktı, yine on kalır... (Öğrenciler güler.)

Başkan: Çocuklar! Arkadaşınızın kurnazca verdiği cevaplar ne komik değil mi?

Öğrenciler: Evet, öğretmenim.

Başkan: Giray, bu söyleşimizi yaz. Okul duvar gazetesine asalım. Öteki sınıflar da okusun. (Sınıf alkışlar.)

Başkan: Çocuklar! Şimdi sosyal bilgilerden sözlü sınav yapacağım. Gönüllü kim kalkacak? (Hiçbir öğrenci parmak kaldırmaz .)

Başkan: Gönüllü kalkacak yok mu? Ben de not defterimi açar, oradan kaldırırım.

(Sayfaları ağır ağır çevirir. Cem’in adını okur. Cem iki büklüm tahta başına geçer.)

Başkan: Cem, duvarda asılı olan dünya haritasının yanına git. Mısır’ı göster. Mısır’ın dünyaca nesi meşhurdur?

Cem : (Bir haritaya, bir arkadaşına bakar.) Şey… Öğretmenim, Mısır’ın nesi mi meşhurdur?

Başkan: Evet, Cem! Mısır’ın nesi meşhurdur?

Cem: Şey… Patlamışı öğretmenim.

Başkan: (Şaşkın) Sen ne diyorsun Cem?

Cem: (Kurnaz kurnaz) Dedem kış geceleri tavaya mısır koyar. Ateş üzerinde çıtır pıtır patlatır. Patlayan mısırlar pamuk gibi açar. Mis gibi kokar. Yemesi ne hoştur.

(Öğrenciler kahkaha ile güler.)

Başkan: (Gülerek) Bugün bizim sınıf Rıfat ILGAZ’IN “Hababam Sınıfı”na döndü. Mısır deyince akla Nil nehri ile piramitler gelir. Biri Mısır’a hayat verir, öteki turist çeker.

Türkiye’de de böyle güzel yerler vardır. Örneğin; Pamukkale Bodrum gibi…

Öğrenciler: Evet!

Başkan: Cem, Bodrum nerededir?

Cem: Şey… Şey… Bodrum, evlerimizin alt katındadır. (Öğrenciler güler.)

Başkan: (Ciddileşir.) Cem, dalga geçmeyi bırak. Kırık not veririm ha! Son bir soru daha! İyi düşün, doğru cevap ver.

Cem: Peki, öğretmenim.

Başkan: 1514 yılında yapılan savaşın adı nedir?

Cem: (Arkadaşlarına imdat ister gibi bakar. İlkay (Çaldıran!) diye fısıldar. Cem heyecandan iyi anlamaz.)

Çıldıran öğretmenim!

(Öğrenciler kikir kikir gülüşür.)

Başkan: (Kaşlarını çatarak) Ne, çıldıran mı?

Cem: (Yaptığı yanlışı anlar. Fakat bozuntuya vermez.) Evet öğretmenim, Çıldıran. Karşı tarafın şahı yenilince her şeyini kaybettiği için çıldırmış. Bu yüzden de, bu savaşa Çıldıran Savaşı denilmiş.

(Bütün sınıf kahkaha ile güler.)

Başkan: Bugün bizim sınıfın en neşeli günü. Sınıfımızın adı “Kahkaha Sınıfı” olsun.

(Öğrenciler alkışlar.)

Başkan: Arkadaşlar! Hoşunuza gidecek bilmeceli oyuna geçiyorum. Borcu olmayan ilimizin adı nedir?

Öğrenciler: Ödemiş! Ödemiş!

Başkan: En yumuşak yöremiz neresidir?

Öğrenciler: Pamukkale! Pamukkale!

Başkan: Denizin ortasında ne vardır?

Öğrenciler: Ada!

Başkan: Bilemediniz. Bu sorunun cevabı böyle olmayacak.

Öğrenciler: Vapur!

Başkan: Hayır! Hayır!

İlkay: Öğretmenim, siz söyleyin.

Başkan: Olmaz! Siz bulacaksınız. Değişik düşünün. Denizin ortasında ne var?

Aslında cevabı bilmece ile birlikte içinde.

İlkay: Öğretmenim, ben bildim. Denizi bir sözcük olarak düşünürsek ortasında N harfi vardır.

Başkan: Aferin, İlkay!

Okul Müdürü: (Sınıfın açık duran kapısında görünür. Öğrencileri izler.)

Cemre: Öğretmenim! Bir bilmece daha sorar mısınız?

Başkan: Peki sorayım. Şimdi aklınızdan kolayca toplama, çıkarma, bölme işlemi yapılabilecek bir sayı tutun. Ben de sonucunu söyleyeyim.

(Başkan bu oyuna seyircileri de katmalıdır.)

Öğrenciler: Sor! Sor!

Başkan: Aklınızdan bir sayı tutun.

Öğrenciler: Tuttuk, öğretmenim!

Başkan: Tuttuğunuz sayı kadar da arkadaşınızdan alın.

Öğrenciler: Aldık, öğretmenim!

Başkan: Benden de 10 alınız.

Öğrenciler: Aldık, öğretmenim!

Başkan: Hepsini toplayın.

Öğrenciler: Topladık, öğretmenim!

Başkan: İkiye bölün.

Öğrenciler: Böldük, öğretmenim!

Başkan: Arkadaşınızdan aldığınız sayıyı geri verin.

Öğrenciler: Verdik, öğretmenim!

Başkan: Geriye 5 kalır. Bildim mi?

Öğrenciler: Aaa! Bildiniz öğretmenim.

Başkan: Peki, nasıl bildim?

(Zil çalar.)

Başkan: Zil çaldı. Eve gidince büyüklerinize danışın. Nasıl bildiğimi öğrenin.

Okul Müdürü: (Sınıfa gülümseyerek girer. Öğrenciler ayağa kalkar.)

Aferin çocuklar! Kapı gerisinden oynadığınız oyunu izledim. Hepsini beğendim. Başkan, öğretmen rolünü çok güzel oynadın. Dilerim okumayı sürdürür, öğretmen olursun.

Öğrenciler: ( Alkışlar.)

Okul Müdürü: hepinize teşekkür eder, iyi akşamlar dilerim.

Öğrenciler: Sağoool !

yorum (1) / Read More

/ Etiketler: ,

9. Sınıf Dil ve Anlatım Kitabı lise-1 Cevapları 2010 yeni

Cevapların kitabınızdaki sorulara uyup uymadığını kontrol ettikten sonra değerlendirin


sayfa 3

Soru 2 ) Tarih önesi devirlerde bu şekiller yazı olarak kullanılırdı.İnsanlar bu şekillerle birbirlerile iletişim kurarlardı…



Sayfa 4

Soru 1) Metne göre iletişim iki kişi arasındaki her türlü anlam alışverişine denir
Soru 4) Dille gerçekleştirilen iletişim hem sözlü hem de yazılı olarak gelecek nesillere aktarılmak için saklanabilir.Bu sebepten dolayı dille gerçekleştirilen iletişim diğer iletişimlerden daha da gelişmiştir



Sayfa 5
a ) çünkü ; duygularımız karşıdakine iletişimle aktarırız.
b) çünkü ; isteklerimizi daha iyi belirtiriz.
c) çünkü ; yardımlaşma gereklidir.
d) çünkü ; anlatamadığımız birçok şeyi iletişimle anlatırız.

Sayfa 6
TABLO
Gönderici (anne) , ileti (ödevini yaptın mı) , Kanal (sözlü) , Alıcı (çocuk) , Dönüt (ödevimi yaptım)
bağlam (ev ortamı)

Resim altındaki boşuklar ;
a.Gönderici : Trafik Lambaları
b.İleti : Aracın durması gerektiği
c.Alıcı : Araç içindeki adam
ç.Dönüt : Araç duruyor
d.Bağlam : Cadde

Sayfa 7
8.ETKİNLİK : Basın milletin müşterek sesidir.
9.ETKİNLİK :Oduncu : Odun toplama zamanı
Çiftçi : Hasat Zamanı
Öğretmen :Okulların açılması
10. ETKİNLİK : Sosyal Gösterge : Hastanelerdeki "sus" işareti .
Dil Göstergesi : Kitap
Doğal Gösterge : Ağaçların Yaprak Dökmesi

Sayfa 8
12.ETKİNLİK
Dil göstergesi ve dil dışı göstergeler vardır.
Dil dışı göstergeler : simgeler (ör:bayrak) ve doğal göstergeler ..vs.
Etkili gösterge dil ile yapılan göstergedir.

Sayfa 9
15.ETKİNLİK :
kulgak / kulak , kangı / hangi , edgü / iyi , kadgu / kaygı

ÖLÇME ve DEĞERLENDİRME
1.soru : Gönderici : baba , ileti : arkadaşlarımınız kalbini kırmamak gerektiği
dönüt : arkadaşlarla kavga etmemek gerekir , alıcı : oğul

devamı sayfa 10da yani arka sayfada ;

SAYFA 10
2.SORU : 1.boşluk : varlık , 2.boşluk : gösterge bilimi
3.SORU : Y , Y
4.SORU : A
5.SORU : B , 6.SORU : E , 7.SORU : B , 8.SORU : A

Sayfa 11
Hazırlık Soruları ve Cevapları
soru-1)Çevrenizdeki insanlarla nasıl iletişim kurduğunuzu anlatınız.
*Çevremizdeki insanlarla genellikle dil aracılığıyla iletişim kurarız.Fakat bunun dışında iletişim kurarken beden dilimizi yani jest ve mimiklerimizide kullanırız.
*iletişim kurarken bazı hususlara dikkat etmeliyiz.Karşımızdaki bireye toplumsal kurallar dahilinde davranmalı ve saygı göstermeliyiz.
soru-2)Konuşma yetnğnzibir süreliğine kullanamazsanız neler olabileceğini belirtiniz.
*konuşmak her insanın en temel ihtiyaçalrından biridir.Bu ihtiyacı gideremeyen insan iletişimi farklı yollarla gerçekleştirmeye calısır.İnsan iletişim kurmk için jest ve mimiklerini ve ya yazıyı kullanabilir.Fakat bunların hiçbiri konusmanın yerini tutamaz.Çünkü konuşmak insanın kendini en rahat ifade ettiği iletişim şeklidir.
*Doğrudandır araç istemez.
soru-3)yanlış anlaşldğnz br drmda hisstklernzi söyleyiniz.
*Yanlş anlaşılmak hiç kimsenin hoşlanacağı bir durum değildir.Bu yüzden kendimizi ifade ederken seçtiğimiz sözcüklere,tavrımıza,beden dilimize fazlasıyla dikkat etmeliyiz.
soru-4)İletşm denince aklnza gelenleri yazınız.
*İletişim denince akla insanların duygu,düşünce ve bilgilerini birbirlerine herhangi bir yolla iletmeleri akla gelir.
soru-5)Bildiğiniz iletişim yollarını yazınız.
*Dİlle gerçekleştirilen iletişim.
*Jest ve mimiklerle grçklştrln iletşm.
*Resim,şekil,çizgi gibi sembollerle grçklştrln iletşm.
*simgelerle grçklştrln iletişim.

İletişim Çeşitleri

-Konuşarak
-Yazarak
-Resim çizerek
-El-Kol hareketleriyle
-Gazete ve Televizyon
-Simgelerle

SAYFA 12
1-)Yazar coktan beri şehre inmediği için''insanları sevebilmek için'' sehre iniyor.
2-)Dil dışında bakış ,jest ve mimiklerle iletişim kurulmustur.
3-)Dil dışı yollara kurulan iletişim dille yapılan iletişim kadar etkili değildir.Dil daha etkili ve daha kalıcı bir iletişim aracıdır.Dil ile yapılan iletşim doğrudan ve araçsız oldugu için daha kullanıslıdır.
4-)Metinde dil
-Alıcıyı harekete geçirme.
-Sanatsal işlev ile kullanılmıştır.
5-)Uzun süre insanlardan uzak kalan yazarın insanlarla konuşmak onları sevmek ihtiyacını ne denli hissettiği,konuşmak ve sevmek ihtiyacı ile yaptıkları iafde edilmiş.

SAYFA 13
1. etkinlik-)
Dil ile yapılan iletşm dil dışı iletişimden daha etkilidir.Çünküğ bu iletişim şekli ile vermek istediğimiz mesajı en kısa ve anlaşılır şekilde kolaylıkla verebiliriz.
2.etknlk-)
Kullanma ve içme sularının saglıga zarar vememesi için belirli oranlarda zararlı maddelerden arınmış olması gerekir.
^^Koku bulunmamalı,çözülmş oksjen en azından litrede 6 mg olmalıdr^^
^^Karbondiokstn bulnması az miktarda hidrokarbonat içermesi suya ayrı bir lezzet kazandırır.
3.etkinlik-)
Bir fiilin hiç bir türetme eki almamış haline basit fiil denir.

SAYFA 14
3. Sorunun cevabı : Edebi İşlev
4.Sorunun cevabı : Şiirsel İşlev

SAYFA 15
8.ETKİNLİK TABLO
---> Dilin İşlevleri
Heyecan Bildirme İşlevi : Birden karşıma çıkmasın mı!
Alıcıyı Harekete Geçirme : Hemen yanıma geliyorsun.
Dil Ötesi : Nokta , cümle sonuna konulan bir işarettir.
Şiirsel : Çatma kurban olayım çehreni ey nazlı hilal !
Kanalı Kontrol : Acaba sorular doğru mu cevaplandı?
Göndericilik : Felsefe düşünce bilimidir.

ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME
1.Dil , insanın anlatma kabiliyetinin en gelişmiş aracıdır. Doğru (x) Yanlış ( )
Dil , insanlar arasında iletişimi sağlayan en önemli araçtır . Doğru (x) Yanlış ( )

2.Cevap "E" şıkkıdır.
Çünkü ;
I . Dil Ötesi İşlev'de kullanılmıştır.
II.Göndericilik
III.Alıcıyı Harekete Geçirme
IV.Kanalı Kontrol işlevi'nde kullanılımıştır.


3. Dilin İnsan hayatındaki Önemi sorusunun cevabına ulaşmak için tıklayın

Sayfa 17
TABLO
Kültür ve DİL
-İkisi de değişim içerisindedir.
-İnsan ile birlikte dil ve kültür de vardır.
-Millet kültürünü dil ile geleceğe taşır.
-Kültür topluma ait unsurları taşır, dilde kültürü.
-Dil gündelik yaşamı oluşturur, kültür düzenler.


Sayfa 19


2.yukarıdakiverilen metinlerde konuşma dilinde yazı diline……..

KONUŞMA DİLİ YAZI DİLİ
ööretmen -> öğretmen
duyduuma -> duyduğuma
ayrılcakmışsınız -> ayrılacakmışsınız
iişallah -> inşallah
dooru -> doğru
diildir -> değildir
eyer-> eğer
hakkaten -> hakikaten
diyer -> diğer
öörencileriniz-> öğrencileriniz
üzülücez-> üzüleceğiz
herkez-> herkes
geş-> geç
te-> de
deyerinizi -> değerini v.b….



Sayfa 20
4.etkınlık

ağız,şive,insan,gelenek görenek,konuşma,lehçe denir



SAYFA 21 - 22

ÖLÇME ve DEĞERLENDİRME

1-) Dil, Yazı dili
2-)D,Y
3-)D
4-)E
5-)B
6-)D

SAYFA 23 - 24

ÜNİTE SONU ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME CEVAPLARI
1-)A
2-)D
3-)A
4-)E
5-)A
6-)D
7-)C
8-)C

SAYFA 27


1. KÖKEN: soy, asıl.
3.kütüphanede kitaplar daha toplu, düzenli,herhangi bir kitap arandığında bulma kolaylığıolabileceği için sınıflandırılır.
4.dillerin hepsi ortak bir soya sahiptirve bu diller zaman içerisinde soylarından kopup kendi soylarını oluşturmaya başlar, akrabalıklar oluşur.
5.ortak dil ailesine mensup dillerin aynı yapıda olması gerekmez.çünkü diller sürekli yenilerme değişme içerisindedir, dil ailesinden kopabilir.
6.türk dili geni bir tarihe sahiptirve yenileşme içerisindeçeşitli kollara ayrılmıştırböylece daha geniş coğrafyalara ayrılmıştır.

SAYFA 29

1. ETKİNLİKTek Heceli Diller: Çince, Tibetçe ve Afrika dilleri.
Eklemeli diller: Türkçe, Moğolca ve Macarca.
Çekimli Diller: Arapça,İngilizce ve Fransızca.

SAYFA 30


ÖLÇME ve DEĞERLENDİRME 1-)
…….Akraba diller ya da diller ailesi denir.
…….Hint-Avrupa

2-) Doğru
Yanlış, Çünkü çekimli dildir.
Yanlış, çünkü moğolcadır.
Yanlış, Çünkü Bantu dil ailesindendir.

3-)E
4-)C
5-)B
6-)E
7-)A


Sayfa 31
Hazırlık

1. türk diline bilimsel olarak yaklaşılması ve dilimizin kuralalrının bilimsel metodlarla net bir şekide ortaya konulması dilin kaynağı hakkında bilgi sahibi olmamız gerektiğini ifade etmek istemiştir.
2. 8 yy göktürk yazıtlarında geçmiştir.
3. kültürel ve sosyal gelişmeler
savaşlar ve göçler
4.dilde değişme:dilin zaman içinde sosyal kültürel ve siyasi nedenlerden dolayı değişim göstermesidir.
dilde gelişme:dilin özünden kopmadan doğal yollarla zaman içinde gelişmesidir.
dilde yozlaşma:dilin özünden uzaklaşması ve özelliklerini yitirmesidir.


sayfa 36

3. etkinlik
bilge kağan yazıtı - eski türkçe göktürk dönemi
altın yaruk - eski türkçe göktürk dönemi
divanü lügat-it-Türk - eski türkçe karahanlı dönemi
çalıkuşu - türkiye türkçesi
fuzuli divanı - osmanlı türkçesi
yunus emre divanı - eski anadolu türkçesi
muhakemetü’l-lügateyn - çağdaş
nutuk - türkiye türkçesi
devlet ana - türkiye türkçesi

Sayfa 38

ölçme değerlendirme
1.) göktürk
2.) doğru,doğru,-,yanlış
3.)e)karahanlı türkçesi

sayfa 39- 40 test


1-b
2-c
3-a
4-e
5-e
6-d
7-b
8-d
9-a


Sayfa 43
1.soru
üçüncü şahsın şiirinde noktalama işaretleri yok bu yüzden vurgu ve tonlamaya önem verilmez düz yazı gibi okunur ötekisinde ise vurgu ve tonlamya önem verilir çünkü nerde durup nerde sesimizi yükseltçeğimizi biliriz
2.soru
duraklama yerleri noktaların olduğu cümleler
3.soru
duraklamalar anlamı etkiler



Sayfa 45

1)
perili köşk hikayesinde diyalog bölümleri farklı ses tonları ile söylenir.
2)
farklı ses tonlarıyla ses tonları ile söylendikleri zaman değişlikler olur
3)
arkasındaki:
parlıyordu=küçük ünlü uyumuna uymaz. ünlü daralması vardır.
gösterdiğim= yumuşama vardır.söyleyişiyi kolaylaştırır
tavuğu=küçük ünlü uyumunu bozar. yumuşama vardır söyleyişiyi kolaylaştırır
gözüyle=ünlü düşmesi,takılaşma,"y" kaynaştırma harfidir
hissetmeyince=ünsüz türemesi vardır söyleyişiyi kolaylaştırır.
hükmetmezdi=ünlü düşmesi vardır söyleyişiyi kolaylaştırır
görünüyor=büyük ünlü uyumuna ve küçük ünlü uyumuna uymaz !

Sayfa 47

5. etkinlik
Bir solukta okumaya çalıştığımız metinde noktalama işaretleri yok.Bu yüzden duraklamadan,vurguya dikkat etmeden okuyoruz. Bu da metinden hiç birşey anlamamamıza sebep oluyor.
Diğer metinde ise noktalama işaretleri var. Noktalama işaretlerine,vurguya,tonlamaya dikkat ettiğimiz için metin rahatlıkla anlaşılabiliyor.
6.etkinlik
noktalama işaretlerine ve anlama dikkat ederim
7. etkinlik
1.
zorlaştırıyor
2.
eder özellikle tutukluk kusuruna sahip olan kişilerde
3.
evet çünkü okuması güçlü olmayan bir kişi ikinci okumada bazı boğumlama kusurlarını düzeltebilir
4.
duraklardaki nefesi göstermektedir


4.Soru = O = yuvarlak-kalın-geniş
U =yuvarlak-kalın-dar
A =geniş-kalın-düz
Ö=yuvarlak-ince-geniş
E=düz-geniş-ince
I=kalın-dar-düz
İ=ince-dar-düz

ölçme değerlendirme
1.
tonlama , durak
2.
d/y
3.
gi/yok/iz/tah/şak/dan/ba/du/şim/çık/lan/çü/miş/bak/bak/bek/daş/ten/yar

sayfa 48
anlama ve yorumlama
2)
vurgu ve tonlamaya dikkkat etmeliyiz.kelimeleri doğru telaffuz etmeliyiz.
4)
söyleyişi zorlandıran ses, ''koşullandırılmıştık''


SAYFA 49
12.ETKİNLİK
verdiğin budur gayretim
bundan başka uyamıyorsun doktor bey,
üç sepet yumurta sabah kahvaltım,
teker teker sayamıyorsun doktor bey

iki tabak pilav bir yanık ayran,
ister yağlı olsun isterse yayvan,
yanına kesiyorsun beş kilo soğan,
yiyosun yiyosun doyamıyorsun doktor bey.
AŞIK KARAMEHMET

Sayfa 49
ÖLÇME DEĞERLENDİRME
1)
şiiri okurken sesin yükselip alçalmasına tonlama denir.
şiiri okurken nefes alıp verdiğimiz yere durak denir.
2)
D,Y
3)
yokmuş -muş açıkgöz -göz
izmir -iz aslanağzı -na
kütahya -ta gözlükçü -lük
uşak -şak incelmiş -miş
makedonya -don bakkal -kal
babaeski -ki kelebek -le
anadolu -do vatandaş -tan
şimdi -di gerçekten -ten
kapatıyordu -tıyordu


Sayfa 50
6.Soru
sert ünsüzler yumuşak ünsüzler
sürekli ünsüzler : f,h,s,ş ğ,l,m,n,r,v,y,z,g
süreksiz ünsüzler: ç,k,p,t b,c,d,g


sayfa 51
2. ETKİNLİK :
AİLE : Türkçe kelimelerde iki ünlü yan yana bulunmaz
MİLLET:Türkçe kelimelerde iki ünsüz yan yana bulunmaz
AD : -
SAAT : Türkçe kelimelerde iki ünlü yan yana bulunmaz
TREN :türkçe kelimelerin başında iki ünsüz yan yana bulunmaz
PLAN : '' '' '' ''
VİRAJ :türkçe kelimeler ''J'' harfi ile bitmez
JETON : türkçe kelimeler ''j'' harfi ile başlamaz
KATİP : türkçe kelimeler de ince ''A'' harfi yoktur
KAĞIT : türkçe kelimelerde ince ''A'' yoktur


3. ETKİNLİK


ÜNLÜ (HECE DÜŞMESİ) : İLERLE-
ÜNLÜ TÜREMESİ : azıcık
ÜNSÜZ YUMUŞAMASI : kaşığı
ÜNSÜZ TÜRMESİ : hakkı
ÜNLÜ DARALMASI : anlıyor
ÜNSÜZ DÜŞMESİ : yüksel-
ÜNSÜZ BENZEŞMESİ: sınıfça

yorum (0) / Read More

6 Aralık 2010 Pazartesi /

Hz musa^'nın yaşamı hayatı peygamberliği dini öğretisi

Allah Teâlâ'nın, dört büyük kıtaptan bırı olan Tevrat'ı verdıgı ve yeryüzünde dınını teblıg edıp, hakım kılması ıçın gönderdıgı Ulu'l-Azm* peygamberlerden bırı. Hz. ıbrahım (a.s)'ın soyundan olup, ısraılogullarının akıdelerını ıslah etmek ve onları Allah Teâlâ'nın dıledıgı nızama kavusturmakla görevlendırılmıstı. Küfürle mücadelesı Kur'ân-ı Kerım'de uzun uzun anlatılmaktadır.

Hz. Adem (a.s)'den, Rasulullah (s.a.s)'e kadar pek çok peygamber gelmıstır. Bu peygamberler, gönderıldıklerı kavımlerı, Allah Teâlâ'ya ıman etmeye çagırmıslar; bu yolda kâfırlerle savasmıslar, yasadıkları dıyarlardan çıkarılmıslar; ezılmısler, hor görülmüsler ve hatta öldürülmüslerdır.

Mûsa (a.s) da, Allah Teâlâ tarafından ısraılogulları'na gönderılmıs bır rasul ıdı. O da tıpkı kendısınden önce gönderılmıs olan peygamberler gıbı kavmını Allah'a ıman etmeye çagırdı. Kavmıne zulmeden ve ılâhlık ıddıasında bulunan Fıravun'a karsı tevhıd yolunda mücahede ettı. Bu ugurda, bütün peygamberlerın karsısına çıkan güçlükler, onun da karsısına çıktı. Dogup büyüdügü dıyardan çıkarıldı, kâfırler tarafından öldürülmek gayesıyle kovalandı. Allah Teâla Kur'ân-ı Kerım'de bır ayette Hz. Mûsa (a.s)'dan söyle bahsedıyor: "Kur'ân'da Musa'yı da an. Çünkü o ıhlâs sahıbı ıdı ve ısraılogulları'na gönderılmıs bır peygamber ıdı"(Meryem, 19/51).

Hz. Musa (a.s)'nın Fıravun ıle olan kıssası, Kur'an'ın bazı sûrelerınde çesıtlı üslûplarda ve teferruatlı olarak anlatılmıstır. Fıravun ve ordusunun Kızıldenız'de bogulmaları olayından sonra, ısraılogulları ıle ılgılı kıssasına da genısçe yer verılmıstır.

Musa (a.s)'nın Fıravun ıle olan mücadelesı, bır sahsın bır kralla, bır peygamberın sadece büyük bır zorba ıle olan mücadelesınden ıbaret degıldır. Bılâkıs bu hak ıle bâtıl'ın çatısması, Rahman'ın ordusu ıle seytanın ordusunun kaçınılmaz savasıdır. Aslında hak ıle bâtıl arasındakı bu savas, ınsanoglunun yaratılısından, ınsanları ıslah etmek üzere nebîler ve rasullerın hayat sahnesıne çıkmasından berı devam edegelmektedır.

Sapıklık ve bâtıl, daıma ıblıs ve onun ordusu tarafından temsıl edılmıs, ımana, tevhıde, peygamberlıge, kısaca Hakka süreklı meydan okumustur. Fakat kazanan daıma Hak olmustur. Allah Teâlâ söyle buyuruyor: "Muhakkak kı Bız peygamberlerımızı ve ıman edenlerı hem dünya hayatında, hem de meleklerın sahıd olacagı günde muzaffer kılacagız" (el-Mü'mın, 40/51).

Hz. Musa (a.s)'da gönderıldıgı kavmı cehalet ve sapıklık ıçerısınde buldu. Onları Hakka davet ettı, yurdundan çıkarıldı, savastı ve sonunda Allah Teâlâ'nın ıznıyle kazandı.

Hz. Musa (a.s)'nın Nesebı, Dogumu ve Hayatı

Musa (a.s)'nın babası, ımran'dır Onun babası Yahser, onun da babası Kahes'dır. Nesebı Yakub (a.s)'a ulasır; kı, onun babası Hz. ıshak (a.s), onun da babası Hz. ıbrahım (a.s)'dır. Musa (a.s)'nın yanında gördügümüz Harun (a.s) onun kardesıdır. Allah Teâla, Musa (a.s)'yı Fıravun'a, ımana davet ıçın gönderdıgınde, Hz. Harun (a.s)'u da ona yardımcı olarak seçmıs ve görevlendırmıstı. Hz. Musa (a.s) Allah Teâla'ya söyle dua ederek, kardesı Harun (a.s)'u kendısıne yardımcı yapmasını ıstemıstı: "Bır de bana ehlımden bır vezır, (yardımcı) ver. Kardesım Harun'u (ver)" (Tâhâ, 20/29-30).

Hz. Musa (a.s), Mısır'ın çok zor günler yasadıgı bır dönemde dogdu. Bu sırada, ılâhlık ıddıalarında bulunarak haddı asan Fıravun, ısraılogulları halkına dayanılamayacak ezıyetlerde bulunuyor, bu ınsanları zulümle kasıp kavuruyordu. ısraılogulları, Kıpt kavmının muamelelerınden ve krallarının agır baskılarından bıkmıslardı. Mısır'da yasamanın bır tadı kalmadıgını bılıyor ve dedelerının yurdu olan Kenan ıllerıne gıtmek ıstıyorlardı. Ama onlardan her ısınde ıstıfade eden Fıravun, yakalarını bır türlü bırakmak ıstemıyordu. Onlara zulmün en akla gelmeyecek olanını yaptı. Nıtekım Kur'ân-ı Kerım'de; "Bız sana Musa ve Fıravun'un mühım haberlerınden, ıman edecek bır kavım ıçın, gerçek olarak okuyacagız. Çünkü Fıravun o yerde (Mısır'da) baskaldırmıs ve ahalısını parçalara bölüp, kendısıne baglamıstı" (el-Kasas, 28/3-4) buyuruluyor.

Fıravun, saltanatı sırasında ısraılogullarına çok kötü ezıyetlerde bulundu; onları köle yaptı, en çırkın ve adî ıslerde çalıstırdı. Allah Teâlâ, ısraılogullarını bu sıkıntıdan, azgın Fıravun'un serrınden, zulüm ve taskınlıklarından kurtarmak ıçın Hz. Musa (a.s)'yı gönderdı.

Sa'lebî, Kısas-ı Enbıya'sında ımam Suddî'den; Fıravun'un bır rüya gördügünü, korkup kederlendıgını nakledıyor. Rüyasında Kudüs tarafından gelen bır ates gördü. Bu ates, Mısır'a kadar uzanıp, Fıravun'un evlerını yaktı. Fakat sadece Kıptı'lere zarar verdı, ısraılogulları ıse kurtuldular. Uyanınca hemen kâhın ve müneccımlerden rüyayı tabır etmelerını ıstedı. Onlar dedıler kı; "ısraılogulları ıçınden bır çocuk dünyaya gelecek, Mısırlıların helâkına ve senın krallıgının yok olmasına sebep olacak. Dogacagı zaman da ıyıce yaklastı."

Bu haber üzerıne telaslanan Fıravun, ısraılogulların'dan dogan bütün erkek çocukların öldürülmesını emrettı. Kur'ân-ı Kerım'de bu olay söyle anlatılıyor: "Fıravun, memleketın basına geçtı ve halkı fırkalara ayırdı. ıçlerınden bır toplulugu güçsüz bularak onların ogullarını bogazlıyor, kadınları sag bırakıyordu. Çünkü o bozguncunun bırıydı" (el-Kasas 28/4).

ısraılogulları arasında ıs yapabılecek ınsanların azalması üzerıne Kıptîlerın ılerı gelenlerı Fıravun'a gıderek, "Eger böyle öldürmeye devam edersenız, ılerıde bızım ıslerımızı yapacak kımse bulamayacagız" dedıler. Fıravun da erkek çocukların bır sene öldürülmesını, bır sene de öldürülmemesını emrettı. Erkek çocukların öldürülmedıgı sene Harun (a.s) dogdu. Öldürüldüklerı sene ıse Musa (a.s)...

Musa (a.s) dogunca, annesı çok üzüldü. Allah Teâlâ ona korkmamasını, üzülmemesını vahyettı. Kalbıne bır rahatlık verdı. Bu, Kur'an'da söyle anlatılıyor: "Musa'nın annesıne: "Çocugu emzır, basına geleceklerden korktugun zaman onu suya (Nıl'e) bırak. Korkma, üzülme. Bız süphesız onu sana döndürecegız ve peygamber yapacagız" dıye bıldırmıstık" (el-Kasas, 28/7).

Musa (a.s)'nın annesı de ılham edılenı yaptı ve yavrusunu bır muhafaza ıçerısınde suya bıraktı. Ablasına da, "Onu ızle" dedı. Musa (a.s)'yı tasıyan sandık, Allah'ın ıznıyle dalgalarla sürüklenerek, Fıravun'un sarayına ulastı. Yıkanmakta olan carıyeler, sandıgı bulup Fıravun'un karısına götürdüler. Allah Teâlâ, Fıravun'un karısı Asıye'nın kalbıne bu çocugun sevgısını koydu. Fıravun çocugu görünce öldürmek ıstedı. Ancak Asıye, çocugu kendısıne vermesını ıstedı. Çünkü hıç çocukları olmuyordu. Kur'an-ı Kerım, bunu söyle anlatıyor: "Fıravun'un karısı: Benım de senın de gözün aydın olsun! Onu öldürmeyınız, belkı bıze faydalı olur, yahut onu ogul edınırız" dedı. Aslında ısın farkında degıllerdı" (el-Kasas, 28/9).

Hz. Musa (a.s) acıkınca onu emzırmek ıcab ettı. Fakat o kımseden süt emmek ıstemıyordu. Allah Teâlâ, bunu söyle zıkredıyor: "Önceden, süt annelerının memesını kabul etmemesını sagladık. Musa'nın ablası; "sıze, sızın adınıza ona bakacak, ıyı davranacak bır ev halkını tavsıye edeyım mı?" dedı. Böylece onu, annesının gözü aydın olsun dıye, ona gerı çevırdık. Fakat çogu bılmezler" (el-Kasas, 28/12-13).

Musa (a.s) böylece annesıne dönmüs oldu. Üstelık Fıravun'un sarayında büyüdü. Fıravun aılesının sevgısını kazandı. Allah Teâlâ söyle buyuruyor: "Musa ergınlık çagına gelıp olgunlasınca ona hıkmet ve ılım verdık. ıyı davrananları böyle mükâfatlandırırız" (el-Kasas, 28/14).

Yetısıp delıkanlılık çagına gelen Musa (a.s) bır gün sehre ındı. Ögle üzerıydı. Dükkanlar kapalıydı ve halk evlerınde ıstırahat edıyordu. Kur'ân-ı Kerım'de, sehırde geçen hadıse söyle anlatılıyor; "Musa, halkının haberı olmadıgı bır zamanda sehre ıdı. Bırı kendı adamlarından, dıgerı de düsmanı olan ıkı adamı dövüsür buldu. Kendı tarafından olan kımse, düsmanına karsı ondan yardım ıstedı. Musa, onun düsmanına bır yumruk vurdu, ölümüne sebep oldu. "Bu seytanın ısıdır; çünkü o apaçık saptıran bır düsmandır" dedı. Musa, "Rabbım! dogrusu kendıme yazık ettım, benı bagısla" dedı. Allah da onu bagısladı. O, süphesız bagıslayandır, merhamet edendır. Musa; "Rabbım! Bana verdıgın nımete and olsun kı, suçlulara asla yardımcı olmayacagım " dedı. sehırde, korku ıçınde, etrafı gözeterek sabahladı. Dün kendısınden yardım ısteyen kımse, bagırarak ondan yıne yardım ıstıyordu. Musa ona: "Dogrusu sen besbellı bır azgınsın " dedı. Musa, ıkısının de düsmanı olan kımseyı yakalamak ısteyınce: "Ey Musa! Dün bır cana kıydıgın gıbı bana da mı kıymak ıstıyorsun? Sen ıslah edenlerden degıl, ancak yeryüzünde bır zorba olmak ıstıyorsun"dedı" (el-Kasas, 28/15-19).

ısraıllının, olayı agzından kaçırması üzerıne, bütün halk Musa (a.s)'nın Mısırlıyı öldürmüs oldugunu ögrendı. Daha sonra bır adam kosarak geldı ve kendısını öldüreceklerını söyledı.

"Musa korku ıpınde çevresını gözetleyerek oradan çıktı. Rabbım! Benı zalım mılletten kurtar" dedı. Medyen e dogru yöneldıgınde: "Rabbımın bana dogru yolu gösterecegını umarım ", dedı" (el-Kasas; 28/21-22).

Musa (a.s) böylece yurdundan uzaklastı. Yanına yıyecek hıç bır sey de almamıstı. Tam sekız günlük yolu, agaç yaprakları yıyerek astı. Mısır ıle Medyen arası sekız günlük bır mesafedır. Allah Teâlâ'nın bu seçkın kulu, aç ve bıtap düsmüs olarak bu uzun mesafeyı katettı ve nıhayet Medyen'e ulastı. Kur'ân-ı Kerım'de kıssa söyle devam edıyor:

"Medyen suyuna geldıgınde, davarlarını sulayan bır ınsan toplulugu buldu. Onlardan baska, hayvanlarını sudan alıkoyan ıkı kadın gördü. Onlara: "Derdınız nedır?"dedı. "Çobanlar ayrılana kadar bız sulamayız. Babamız çok yaslıdır (onun ıçın bu ısı bız yapıyoruz) " dedıler. Musa onların davarlarını suladı. Sonra gölgeye çekıldı: "Rabbım! Dogrusu bana ındırecegın hayra muhtacım" dedı" (el-Kasas, 28/23-24).

Ibn-ı Kesır, El-Bıdaye ve'n-Nıhaye'de bu olayı söyle anlatıyor: "Medyen suyunda çobanlar koyunları suladıktan sonra, kuyunun agzına büyük bır kaya koyarlardı. Bu ıkı kadın da artan sularla koyunlarını sulamaya çalısırlardı. Musa (a.s), kayayı kuyunun agzından tek basına kaldırdı, su çektı ve kadınların koyunlarını suladı. Sonra tekrar kayayı yerıne koydu. Bu kayayı ancak on kısı kaldırabılırdı. Musa (a.s) ıse, on kısının halledebılecegı bu ıslerı tek basına halletmıstı. Kızlar babalarına gıdıp Hz. Musa'yı ve yaptıgı ıyılıgı anlattılar. Kur'an-ı Kerım'de kıssa söyle devam edıyor:

"O sırada, kadınlardan bırı utana utana yürüyüp ona geldı: "Babam sana sulama ücretını ödemek ıçın senı çagırıyor dedı. Musa ona gelınce, basından geçenı anlattı. O: "Korkma! Artık zâlım mılletten kurtuldun"dedı. ıkı kadından bırı: "Babacıgım, onu ücretlı olarak tut. Ücretle tuttuklarının en ıyısı bu güçlü ve güvenılır adamdır, dedı. Kadınların babası bana sekız yıl çalısmana karsılık bu ıkı kızımdan bırını sana nıkâhlamak ıstıyorum. Eger on yıla tamamlarsan, o senden bır lütuf olur. Ama sana agırlık vermek ıslemem. ınsallah benı ıyı kımselerden bulacaksın" dedı. Musa: "Bu senınle benım aramdadır. Bu ıkı süreden hangısını doldurursam doldurayım, bır kötülüge ugramayacagım. Söyledıklerımıze Allah vekıldır" dedı" (el-Kasas, 28/25-28).

Ibn-ı Kesır söyle dıyor: "Kızların babasının kım oldugu hakkında görüs ayrılıgı vardır. Bunun Suayb (a.s), oldugu hususunda kanaatler vardır. Ulemanın çogunlugu da bu görüstedır. Hasan Basrı, Malık b. Enes'den naklolunan bır rıvayetı delıl getırerek dıyor kı: Hz. Suayb kavmı helâk olduktan sonra uzun bır ömür yasamıs, tâ kı Musa (a.s)'a ulasmıs ve kızını ona nıkâhlamıstır.

Hz. Suayb (a.s)'ın kızıyla nıkâhlandıktan sonra Musa (a.s), Medyen'de kalıp, hanımının mehrı olmak üzere on yıl koyun güttü. Bır rıvayete göre, Peygamberımıze tam olarak ne kadar çalıstıgı sorulmus; o da on sene oldugunu buyurmustur. Buradan anlasıldıgı üzere, tam on yıl çobanlık yapmıstır.

yorum (0) / Read More

/ Etiketler: ,

12. Sınıf Edebiyat Kitabı sayfa sayfa 30-52


Sayfa 30-31
1-CeLaL’in hayatını anLatıyor Arkadaşı hakkında biLgi veriyor
2-a-CeLaL-Şiir-Şair
b-CeLaL’in şiirLeriaşkLarışairLik yönü
3-YazıLır



4-Anı türünün devamıdır
5-a-AçıkyaLındurututarLı oLmayan cümLe: “Bu konuşmaLarda göz bebekLeri büyüryüzü büsbütün canLanır; eLLer koLLar da ritmik oLarak konuya katıLır ve CeLaL akıLcıbiLimseL yoLLaR dışında paradoksaL ama yine de gerçekçi bir patikadan kestirme inip tartışıLan soruna çok orjinaL ve parlak bir çözüm -çözüm degiLse biLe bir çözüm önerisi- getirirdi ”
b-Birkaç cümLe hariç AçıkduruyaLın bir metin
6-Terim: fenomeLPsikoLojik gerçekLeriç sezi
kavram:biLgiçLikgurbetsomurt Lukdik sözLkvefaörseLnmeksırtkan
günLk hayatta : kanı kaynamakekmek parası
7-sadeanLaşıLır konuşma havası içinde söyLenmiş
8-ögretici anLatım
9-cumhuriyet dönemi hatıra geLeneği

SAYFA – 32 -
1 SORU www.talebedunyasi.com
Genellikle köy düğünlerinde kullanılan çalgı aletleri
2 SORU
Motifler:davulzurna
3 SORU
Sosyal ve kültürel hayatta yeri vardır Cumhuriyet dönemi metinlerindeki halka yönelişi yansıtmaktadır
SAYFA 33
4 SORU
Halkçılık (dedik biz ama tam olarak bilmiyorm)
10 ETKİNLİK
Metin gayet açıksade ve anlaşılırdır Metinde tutarsızlık yoktur
5 SORU
Evet edilebilir örneğin;televizyond a bir program olarakradyoda bir açık oturum şeklinde olabilir
6 SORU
a)Terimler:davulzurnakonserv atuvarhalk müsikisi
Kavramlar:şahsiyetmilli
Günlük hayata ait :kahvetrenköykasabada vulzurna
b)Metnin temasını oluşturur
7 SORU
Üslubu samimidir
8 SORU
Öğretici anlatım türü ile sağlanmıştır
sayfa:35
Cumhuriyet dönemi öğretici metinleri tablosu
Yapı: Düz yazı
Tema: milli konular batılılaşmaanadolu’ya yönelme
Dil ve anlatım: dili sade halkın anlayabilecegi bir dil kullanılmıştırduruyalınaçık süssüz
Sayfa 36 tablo
cumhuriyet dön öğr metinleri – - önceki dön ait öğr metinler
Benzerlikler
* Bilgi vermek amaçlı olmaları öğretmeye ve düsündürmeye yönelik olmalarıdır
Farklılıklar
Kelime
türkçe kelimeler Fransızcaarapçafarsça kelimeler
kullanılmıştır kullanılmıştır
Kelime grupları
Halk söyleyişlerine ait anlaşılmayanağırarapçafarsç a
kelime gruplarıdır tamlamalar
DiL kuralları
Türkçe dilinin kurallarıdır arapçafarsçatürkçe kuralları



1.Doğru yanlış
-D
-D
-D
2.Boşluk doldurma
1-Deneme denir
2-Gezi yazısı türünün...
3.Eserler

Nurullah Ataç:Günlerin getirdiği
Falih Rıfkı Atay:Gezerek Gördüklerim
Peyami Safa:Eğitim-Gençlik-Üniversite
Ahmet Hamdi Tanpınar:Edebiyat üzerine makaleler
İsmail. Habib Sevük:Tuna'dan Batı'ya
4.E ŞIKKI
ıı. ünite ölçme ver değerlendirme
1.Doğru yanlış
-D
-Y
-D
2.BOŞLUK DOLDURMA
1-Fıkra denir
2-kanıtlamaya çalıştığı...
3.tanımlarla kavramları eşleştirme
Bir milletin kendine özgü düşünüş ve yaşayış biçimi... =Milli Kimlik
Metni meydana getiren anlam birliklerini... =Motif
4. D ŞIKKI
5. C ŞIKKI
6. E ŞIKKI
7. B ŞIKKI
8. E ŞIKKI
9. B ŞIKKI


42
saf şiir in sadece öz demek oldugunu biliyorum baska yok
3: görüşler...1:: şiir yazarken kelimelirn serbest seçilişi fakat uslupa uygun olmasını
2:şiirin ana rengine ulaşılmasını
3: şiirin tam şeklini yakalamya çalıştıgını
4: şiirin okuyanıda etkilemesini şiiride anlamlı kılmasını....

1 metin: 1 soru:ölçü:7 li hece ölçüsüyle yazılmıştır.
denizlerin :::
derin ler redif aksız redif
bucaksız
yapraksız

takvim
resim vim ler tam kafiye iz ler tam kafiye
deniz
düşüncesiz



boşlukta :::ta lar tam kafiye k lar yarım kafiye emi ler tunç kafiye
nokta
gemi
alemi

deryalarda
rüyalarda ::alarda redif eldi redif
çeldi
geldi

kendimden :imden redif andım tunç kafiye
resimden
sandım
tıkandım

yosun
tutsun un lar tam kafiye sam lar zengin kafiye
tasam
bulmazsam

dedim
dedim : dedimler redif ze tam kafiye
geze
denize

oldu
doldu :: oldu tunç kafiye em ler tam kafiye
meltem
perdem

kagıtlar :: ar lar tam kafiye luk lar zengin kafiye
var
yolculuk
soluk

betbeniz ::izler ve ün ler tam kafiye
kalbimiz
küskün
gün

dizilmiş
silmiş
sinsi : ilmişler redif si ler tam kafiye
hepsi

hafifler
der :: er ler tam kadarlar redif
kadar
kadar

dirilir
serpilir ::: ilir redif bi tam
gibi
kalbi


döşemenin
didişmenin :: menin redif an tam
an
insan

karmakarışık
artık :: tık lar zengin araktan redif
taraktan
aglayaraktan


geri
mahşeri :eri ler zengin en ler tam
içinden
ben

anam
hatıram : : am lar tam erde redif
serde
gerilerde

yangından
ardından : ından redif ün ler tam kafiye
süzgün
gönlün

hafiflettim
ettim :: ettim ler tunç kafiye

2: şiire ritm kazanmıştır.kolaylık saglamaktadır.

3: azgın sonsuz bir deniz: kişileştirme
bir kuş gibi hafifler :teşbih
dilsiz duran ne kadar eşya varsa dirilir:kişileştirme

4: mecaz anlam kazandırmıştır.duygularını farklı duyularla aktarmayı denemiştir. ve kalp aglayarak çekilir geri geri derken kişileştirme yapmıştır.insan derse bir degişiklik olmas sadece söz sanatına yer verilmes

5:dil: sadedir
ölçü:hece ölçüsüdür
ritm kafiye asinoslarla uyum saglanmıştır.
serbest yaılmıştır.

6:ölümün bi yok oluş degil tam tersine bir mutluluk oluşunu dile getiriyor...tek kelimeyle teması ölüm

7: onuda siz ifade edinn

sayfa44

3 soru.
hasreti denizlerin.teşhiş sanatı
ve eşyamız ne küskün.teşhis sanatı
odama nasıl doldu birdenbire bu meltem.tecahüli-arif sanat

sayfa 46
2 metin.1 soru: kafiyesi
çocuklugum
bahçeler == çocuklugum redif ler redif ce lerde yarım kafiye
geceler
çocuklugum

çocuklugum
memleket == çocuklugum redif et ler tam kafiye
hasret
çocuklugum

çocuklugum
kardeşim ==çocuklugum radif im ler redif eş ler tam kafiye
eşim
çocuklugum

çocuklugum
unutulmuş ==çocuklugum redif muş lar redif l ler yarım kafiye dir.
solmuş
çocuklugum

aliterasyon::ç,k,l
söyleyiş tarzı:içten ve samimidir.
ritm:ses ve kelime tekrarlarıyla saglanmıştır.

2:çocuklugum ::insanın çocuklugunu yaşadıgı geçmişi ona olan özlemini uyandırır.şiirede katkısı çocukluguna duydugu özlemi daha kolay şekilde anlatmış.

3:çoçuklugum-çocuklugum==tekrir
gözümde tüten memleket==teşbih

4: ölçü:8li hece ölçüsü
ritm:kafiye,redif
aliterasyon ve asenonalarla saglanmıştır.
nazım birimi:dörtlüktür

5:tema:çocukluga duyulan özlem

6:şiirdeki duygularınızıda siz açıklayınız artık...ama benze uygulan ritm ve tekrarla çocukluguna duydugu özlemi kolaylıkla aktarmış...

7: a: hepsinde tema bakımından farklılık gösterir.
ahenk unsurları:benzerdir..o beldede:sevgiliyle birlikte olacagı bir yer aramakta annabel lee de: aşkını anlatmakta çocuklugumdada:çocukluguna duydugu özlemi anlatmakta
b.kendi yorumlarınızı yazın...

8: türk şiirinde: saf şiir.
dünya şiirinde mistik şiir

11:ziya osman saba vasfi mahir kocatürk cevdet kudret solok kenan hulisi koray yaşar nebi nayır sabri esat siyavuşgil

Sayfa 49

1)11 li hece ölçüsü tam uyak ahenk unsurlarıdır

3) BİRİNCİ BENT
1.mısrada teşbihi beliğ 2.mısrada telmih istiare(dante sözcugu)
3.mısra istiare (cevher söz.)

İKİNCİ BENT
1. 2. 3.mısralarda istifham tecahüli arif
4. 5.mısralarda tezat teshıs

ÜÇÜNÇÜ BENT
güler yüzlü adam ben kelimelerinde tenasüp 3. mısrada istifham 4.mısra tecahulu arif

DÖRDÜNCÜ BENT
1.MISRA TESBIHI BELİĞ ilk askımız kelımesınde

BESİNÇİ BENT
ilk 3 mısrada tecahulu arıf 3 mısra tezat 5.mısra tecahulu arıf

ALTINCI BENT
1.MISRADA TENASÜP
3 4 5.mısrada tecahulu arif 5. mısradabahce kelımesı istıare

YEDİNÇİ BENT
4.MISRA SALTANAT Kelımesınde istiare 5.mısrada benzetme



TEMASI OLUM KARSISINDA DUYULAN HUZURSUZLUK

sayfa 49 2soru:
okunuşa ahenk kazanmasını saglarç
3 soru: dante gibi ortasındayız ömrün: teşbih
delıkanlı çagımızdaki cevher: istiare
gözünün yaşına bakmadan gider: deyim alınmış
bunlarda şiire zenginlik katar.

4: 11 li hece ölçüsü
ritm: kafiye redif aliterasyon la saglanmış..bence kurulamaz.şair o anki duygusuyla yazmıştır şiiri.

5:tema:ölüm diger iki şiirdede ölüm bahsedilmektedir.şiirlerde genel olarak aşk ölüm ayrılık konuları işlenmektedir.bu şiirlerdede agırlık basmaktadır.

6:yaş otuz beş : zamanın insanı nasıl degiştirdigini ikincisindede zamanında farkedemedgini zamanın nasıl geçtigini çelişkiyle anlatmaktadır.

sayfa 52
soru 9: cumhuriyet dönemi saf şiir geleneği

sayfa 53
bendedir şiiri
11li hece ölçüsü çapraz uyak düzeni

sayfa 55
6. soru: öz şiir anlayışında temel olarak insan alınır. bu farklı ülkelerdeki şiirlerde bile aynı temalar işlendiğinden, işlenen konular evrenseldir.

sayfa 56:
1. soru doğru yanlışlar
D-Y-D-D-D
2. soru: sembolizm akımı
3. soru: cahit sıtkı tarancı
4. soru:
hece ölçüsüyle yazılmış
düz kafiye düzeni ve tam uyak
hayali bir alem
yerli ve mahalli unsurlara yeR verilir

sayfa 5o::
otuz yaş adlı şiirin hemen altındaki sorunun cevabı::her iki şiirde de ölüm teması vardır.insanları etkileyebilir çünkü evrensel bir konudur.
soru 8::valla yazmamışım
soru9::öz şiir geleneğine bağlıdır.
soru 12::saf şiirinin öncülerindendir ve müzikaliteye önem verir.


sayfa 52:::
1.SORU::ARKADAŞLAR BURDA TEK TEK KAFİYELERİ SORUYO AÇIKVE NET BİR ŞEKİLDE GÖRÜLMEKTE ZATEN.
2.SORU::HOYRATTIR BU AKŞAMÜSTÜLER DAİMA------BENZETME VARDIR
DALGA DALGA HÜCUM EDİP PİŞMANLIKLAR------TEŞHİS
YOLUNU GÖZLÜYOR LAMBA VE MERDİVEN-------------TEŞHİS
NE İSTERSİN BENDEN AKŞAM SAATİNDE -----------İSTİHDAM SANATI VARDIR
EY SEN ----------NİDA SANATI

yorum (0) / Read More

/ Etiketler: ,

11. sınıf edebiyat dersi etkinlikleri cevapları sayfa 10-35

11.sınıf edebiyat etkinliklerini yayınlıyoruz.cevaplar internetten derlenmiş olup cevaplar sitemizin sorumluluğu altında değildir.

SAYFA 4 - 10 Arası



SAYFA 11
ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME

1. D,Y,D
2.sosyal hayattan,siyasi hayattan,düşünce hayatından,teknolojik hayattan



Sayfa 12
Hazırlık Çalışması





EDEBİYAT SAYFA 12
4. ETKİNLİK

Tanzimat fermanı 3 kasım 1839 da Gülhane parkında padişah,diğer devlet büyükleri,ulema,lonca ve esnaf temsilcileri ve halkın "Gülhane Hattı Humayunu" adıyla Mustafa reşit paşa tarafından okundu.Bu fermanla Osmanlı devletinde İslam hukuku ve geleneksel kurumların bıraktığı hızlı bir değişim süreci başladı

SAYFA 13

3.SORU:
Yenileşme kavramı, var olanın çağın gereksinim ve özelliklerine göre yeniden düzenlenmesidir.
4.SORU:
Burada yenilik kavramak en uygun hareket konağı restore ettirip,ihtiyaca göre eklemeler yapmaktır.Çünkü konağı,yıkıp yerine yeni bir bina yapmak yenilik değil,köklü bir değişimdir.

SAYFA 15
1. METİN

1.
On dokuzuncu asır şiirindeki 9,13,14,15,16,17,20,21 ve 22. beyitler ortaçağa özgü dünya görüşünü yansıtmaktadır.diğer beyitlerde ise şair,modern dünyada yaşananları dile getirmiştir.Modern dünyaya ait ifadelerin bulunması Sadullah Paşa'nın döneminin zihniyetinden etkilendiğini göstermektedir.Sadullah paşa ortaçağdan beri süregelen inanışları da bilmekle beraber modern dünyaya da kayıtsız kalmamıştır.
2.
Şair,tercihini modern dünya görüşünden yana kullanmaktadır.çünkü modern dünya aklı ve deneyi baz alarak bilinmezlere veya yanlış bilinenlere ışık tutmuştur.
3.
Verilen beyitler Sadullah paşanın "insan hakları", "eşitlik", ve "basın-yayın","bilimsellik" ile olan ilgisini göstermektedir.
4.
Ziya paşanın yakınması Doğu medeniyetinin geri kalmışlığı ve cehaleti ile ilgilidir.Buna rağmen batı,sürekli gelişmiş ve bilimin öncülüğünde güçlü bir medeniyet kurmaya başlamıştır.Bu durumda hem aydınların hem de toplumun Batı'ya yönelmesine sebep olmuştur

2.METİN

1.
Ziya paşa Osmanlı devletinin İstanbul’un fethiyle başlayan yükselme dönemi ile 19.yüzyıldaki çöküş dönemini karşılaştırmaktadır.bu karşılaştırma ihtişamlı bir devletin nasıl çöküşe gittiğini göstermektedir.
2.----

1.ETKİNLİK
1.Osmanlı devletinde yönetim kurumlarıyla birlikte askeri kurumlarında gerilemesinin en büyük sebebi,bilim ve teknik alanda meydana gelen değişiklik ve gelişmeleri takip edemeyiştir.bu sebeple çağın gerisine düşmeye başlayan Osmanlı devletinde askeri başarısızlıklar görülmeye başlamıştır.Gerilemenin görüldüğü ilk alan olan askeri alan,yeniliklerin de başlangıç merkezi olmuştur.
3.
Osmanlı devletindeki yenilikler öncelikle askeri alanda yapılmıştır.
4.
Tanzimat fermanı 3 kasım 1839 da "Gülhane Parkı'nda" padişah,diğer devlet büyükleri,ulema,lonca ve esnaf temsilcileri ve Mustafa Reşit paşa tarafından ilan edilmiştir.
5.
Tanzimat’ı ortaya çıkaran nedenleri iç ve dış faktörler olarak iki kısma ele alabiliriz.İç faktörler Tanzimat’ın bir sonuç olarak ortaya çıktığı Osmanlı batılaşma hareketlerini anlatırken genel olarak üzerinde durulan hususlardır. Dış faktörler ise cereyan eden hadiselerdir.Osmanlının sahip olduğu üstünlüğünü kaybedip devlet kurum ve kanunlarının asrın ihtiyaçlarına cevap verecek nitelikte olmaması ,devletin maddi ve manevi gücünü kaybetmiş olması bunun sonucunda her sahada yenilgiye uğraması yeniden ve geniş bir ıslahat hareketini zorunlu kılıyordu.

SAYFA 18
ANLAMA YORUMLAMA
1.
On dokuzuncu Asır adlı manzuma kaside nazım şeklinin özellikleriyle yazılmış , doğu-batı teması üzerine kurulmuş,döneminin Osmanlı Türkçesi dil özelliklerini taşıyan bir eserdir.Osmanlı devletinin gerileme sebepleri adlı metin parçası ise düz yazı şekliyle kaleme alınmış doğu-batı teması üzerine kurulu bir makaledir.Bunlardan hareketle yenileşme döneminin bilim,teknik,gelişme gibi kavramlarının her iki metinde de ele alındığı görülmektedir.
2.
Tablonun içi sırayla;Bilim,Hukuk,Teknik,Rön esans,Reform,Povitiz m
3.
Osmanlı devletinde modernleşme hareketleri yapılan yenilikler göz önüne alınırsa yönetici sınıf tarafından gerçekleştirilmiştir.Çünkü devletin devamlılığının tehlikeye girdiğini,bu sebeple başta askeri alan olmak üzere birçok yenilik yapılması gerektiğini görenler devlet yöneticileri olmuştur.
4.
Tanzimat fermanının ilan edilmesinde iç etkenlerin de rolü olmasına karşın dış etkenler çok daha baskındır.
5.
Günümüzde sosyal,siyasi,kültürel alanda çağın gereklerine uygun yenilikler yapılmaktadır.

SAYFA 19

ÖLÇME DEĞERLENDİRME
1.
D, D, Y
2.
Abdülmecit= Tanzimat fermanı
ll.Mahmut=Yeniçeri ocağının kaldırılması
Baron De Tott= Hendesehane

3. cevap :
E şıkkı

SAYFA 20
1.ÜNİTE ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME
1.cevap:
E
2.
.....sosyal,siyasi ve tarihi.......
3.
burada soru hatalı çünkü edebi eser seçeneklerde verilenlerin tamamıyla ilişkili.
4.
Temel sebep,bilim ve teknik sayesinde modernleşen batı ordularının osmanlı ordularından üstün hale gelmesidir.

Sayfa 23

1.ETKİNLİK
***Askeri alanda Nizam-ı Cedid ordusu oluşturuldu. lll. Selim tahttan indirildi.Nizam-ı Cedid ordusu dağıtıldı ve yenilgiyi destekleyen devlet adamları ve kişiler cezalandırıldı.


2.ETKİNLİK

***Devlet yöneticileri tarafından istenmiştir.

3.ETKİNLİK
***İlk Türkçe gazete 1831'de çıkan Takvim-i Vekayi'dir.Tanzimat döneminde çıkan ilk gazete ise Ceride-i Havadistir. Ceride-i Havadis bir meslek gazetesi olan Vekayi-i Tıbbiye izledi.Yeni Türk nesrinin doğmasında en büyük rolü oynayan en önemli görevi yüklenen başlıca gazete ve dergiler:Takvim-i Vekayi(1831),Ceride-i Havadis(1840) gibi resmi gazetelerle Namık kemalin yayınladığı İbret (1871),Hadika(1872)Ali Suvai’nin yönettiği Muhbir(1866)Ahmet Mithat'ın çıkardığı Devir (1872)

4.ETKİNLİK
***Gazete ile birlikte makale fıkra gibi türlerle roman hikaye ve tiyatro gibi türlerde Tanzimat'la birlikte ortaya çıkmıştır.

5.ETKİNLİK
***Surlar içinde İstanbul,Osmanlı sosyal yaşamının geleneksel yapısını koruyan ve yaşatan kısacası Türk İstanbul'un canlı bir merkezidir.Beyoğlu ise eskiden beri gayrimüslimlerin zorunlu ikamet yeri olarak Batılı bir yaşamı sürdüren ,Batı'dan gelen yeniliklerin görüldüğü ilk yer olma özelliğine sahip bir yerdir.


soru 1:
nizam-ı cedit ordusu kuruldu.
*giderlerini karşılamak için nizam-ı cedit hazinesi kuruldu.
*tersane ıslah edildi.
*avrupa'nın önemli merkezlerinde sürekli elçilikler açıldı.
*resmi devlet matbaası kuruldu.
*Frasnsızca devletin ilk resmi yabancı dili olarak kabul edildi.
*merkeze bağlı eyaleteler yeniden düzenlendi.

bu yenilikler askeri,mali,kültürel alanları kapsamaktadır

soru 2:
can güvenliği,ırz,namus ve malın korunmasında yenilikler yapılmıştır.
askeri alandan askerlerle ilgili yenilikler yapılmıştır.


soru 3:
evet kapsar.yapılan yenilikler birşekilde halkıda etkilemiştir.Fermanın içerdiği yenilikler halkın karşılaştığı sorunlara çözüm yolu getirir.

sayfa 25 ve 26 cevapları
soru 1:
*ceride-i havadis
*tercüman-ıahval
*tasvir-i efkar
*muhbir
*ibret


soru 2:
devletin ,milletin gelişmesini ve kalkınmasını sağlar.
ilim tüm insanların hizmetine sunulur
halkı bilinçlendir.


soru 3:
gazete o devrin en önemli iletişim aracıydı.Bu devirde yapılan yenilikler halk tarafından şüpeyle karşılanmıştır.Halkın aydınlatılması,dünya ve ülkeden haberler vermek için gazate ihtiyacı duyulmuş ve gazete ortaya çıkmıştır.

soru 4:y
eni edebi türler:makale,roman,tiyatro,hi kaye,anı,tenkit(eleş tiri)türleridir.

gazeteyle ilişkisi:bu türler halkın alışması için gazetelerde yayınlanmıştır.Bu yüzden aralarında ilişki vardır.


soru5:
halkı aydınlatmak,onlara ders vermek için çıkarıldığını söyleyebiliriz.Ortaya çıkan yeni edebi türler ve fikirler halka ulaştırılır.Halk biliçlenir.

soru 6:
evet kurulur.Tanzimat döneminde batıya yçneliş vardır.Bu dönemde yaşayan edebiyatçıların pek çoğu Batı dilini özellikle Fransızcayı çok iyi biliyorlardı.



anlama yorumlama
soru 1:
tanzimat döneminde halka faydalı olacak konular işlenmiş.Bu devrin edebiyatçıları haklı bilgilendirmek,eğitmek istemişler.Bu nedenle eserlerinde üslüp kaysıgı yoktur.yani bu dönemle ilişkilendirilemez.

soru 2:
tanzimat fermanı halka okunmak için yazılmıştır.paragraflar halinde yazılan fermanda ifadeler açık cümleler kısadır.mecaz ve yan anlamalara yer verilmez.

gazetede ise cümleler daha uzundur.mecaz ve yan anlamlar bunlunabilir.Halkı aydınlatmak için yazılır.


soru 3:
Abdülmecit ve Abdülaziz batı tarzında giyinmişlerdirdaha modern elbiseleri vardır.Kavuğun yerini fes,kaftanın yerini ceket almıştır.Geleneksel giyime sahip padişahların sakalları varken batılaşmayı benimsemiş padişahların sadece bıyıkları vardır.

soru 4:
televizyon ve internet almıştır.

SAYFA 27 - 28

1-)
Boşluk doldurmalar : D,Y,Y
2-) gazete,roman,tiyatro
3-)
Eşleştirmeler bu şekilde olacak

1 &
3
2 &
2
3 &
1

4-)
E
5-)
Askeri alanda yapılmıştır. Öncelikle bu alanda yapılmıştır.



SAYFA 28 HAZIRLIK ÇALIŞMALARI

1-) Halka yönelik uygulamalar vardır, kralın yetkileri kısıtlanmıştır.
İkiside yenilikçi ve özgürlükçüdür.

2-) yok

3-) Makale,gezi yazısı,fıkra çünkü bunlar gazetede kullanılmıştır.

SAYFA 29 - 30

2.ETKINLIK
Şemalı sorunun cevabı
Cevap - 1
Birbiriyle bağlı konular metinde verilmek istenen mesajı ortaya çıkarırlar.

Cevap - 2
Anlam birliği şu şekilde oluşturulur:
Birtakım heceler bir araya gelerek kelimeleri oluşturur. Bu kelimeler cümleleri cümleler paragrafları paragraflar da verilmek istenen iletiyi meydana getirir. Tercüman-ıAhval ve Musavat metinlerinde paragraflar metinleri meydana getirmiştir.

1-) Tercüman-ı Ahval Mukaddimesi Ana düşüncesi : Gazete
Müsavat Ana düşünce : Kanun önünde eşitlik
2-) Resim,müzik tiyatro
3-) Toplumun yaşayışı ve gerçekliği metni yazan kişiyide etkiler.
Kişi bu metinde yaşananları yazdığı için bu kavramlar ana düşünceyi etkiler.
4-) a.Ali Suavi kanun önünde herkesin eşit olduğunu savunur. Şinasi'de bu gazetenin önemini ve gazatelerin Türkçe yazılması gereksinimi olmasını savunur.
b.Halkı bilinçlendirmek amacıyla.
c) ulaşamayabilirlerdi. Çünkü roman veya tiyatro daha çok sanat yapmak için yazılan erlerdir. İki yazar ise halka bilgi vermeyi amaçlamışlardır. Bu şekilde ki eserlerde ise dil süslü ve sanatlıdır. Şiirsel bir anlatım görülür. Bu yüzden roman veya tiyatro eserleriyle halka bilgi zor bir olaydır.
5- Kanun à kanuni vazife
Devlet-i Aliyye à kazanılmış hak
Milli Eğitim Bakanlığı Meclisi à Mazbata (tutanak)
Vekiller meclisinde à izin

1.tablo
hükümet >politika gazeteleri
vekiller meclisi >bilim kuvveti
medeni millet >matbaa

2.tablo
eşitlik > hak
kanun > hukuk
islam hukuku > kanunsal haklar
kanun > zengin fakir

6-) Öğretici metinlerdir.
7-) a.Tutarlı hükümler vermiştir, bazı kelimeler anlaşılabilir değildir.
b Vardır. Çünkü ortaya çıktığı zaman kullanılan dil metinde kullanılır.
8-) Batı kültüründe gelişen Türkçe tanzimatla geldiği için vardır.
9-) Resmi dil değişse bile kullanılan dilin değiştirilmesi zaman almıştır.
10-) Metin Türleri : Makale
Metinlerin yazıldıkları tarih : 1860
Metnin bağlı olduğu gelenek : Tanzimat edebiyat geleneği yapı şekli divan edebiyatı

11-) Edebiyatta tanzimat edebiyatıyla ortaya çıkan yeni türdür.Önemli bir eserdir ve öğreticidir.

12- a) Ali suavi eserinde eşitlik kavramını verdiği örneklerle somutlaştırmıştır. “ bir hamal ile en üst
düzey bir memurun gerektiğinde hukuk önünde muhakame edilebileceğini belirtmesi örnek olarak gösterilebilir.”
b) Şinasinin metninde ise hürriyet kavramı gazete çıkarmak isteyenlerin hakkı olduğu ifade edilerek somutlaştırılmıştır.
13- Tercüman-ı Ahval Muk. Tema: hürriyettir. Müsavatta ise tema: eşitliktir.
Benzerlik ve farklılıkları:
• İki temada gazete yazısında ortaya konmuştur.
• Temaları anlatmak için metnin türüne uygun bir dil anlatım kullanılmıştır.
• İki temada Tanzimat döneminde ortaya çıkmıştır.
• Daha önce bu temayla ilgili hiçbir eser yazılmamıştır.
• Tercüman-ı Ahval mukaddimesi gazetenin giriş yazısıdır. Diğeri ise bir makaledir.
14- Yazarlar hakkındaki bilgi internette zaten mevcut.
15- Elde edilen bilgiler ışığında iki yazar hakkında karşılaştırma yapılabilir.
3. Metin Sayfa 33’teki sorular:
1- Atatürkçü düşüncede çağdaşlaşma uygarlaşma ve batılılaşma kavramları birbirleriyle bağlantılıdır. Çağdaşlaşma ülkenin refaha kavuşması için yapılan etkinliklerin tümüdür. Bu kavramla körü körüne taklit hedeflenemez. Ülkenin ilerlemesi için batılı ülkelerden alınan yenilikler ülkenin değerleriyle birleştirildikten sonra kullanılmalıdır. Bu kavramlar Atatürkçü düşüncede birbirlerinden ayrılamazlar.
2- Metne göre çağdaşlaşma Türk toplumu için vazgeçilmez bir idealdir. Bu idealin dayandığı temel “Büyük davamız en uygar ve en refaha kavuşmuş millet olarak varlığımızı yükseltmektir.” Şeklinde ifade edilmiştir.
3- Tanzimat döneminden itibaren gerçekleştirilen yeniliklerle Atatürk ilke ve inkılapları çağdaşlaşma ve uygarlaşmanın “ siyasal sosyal kültürel ve ekonomik yönlerini” kapsadığını söyleyebiliriz.


Musavat isimli metinde:
kanun à her vatandaşın eşit olması
mahkeme à eşit yargılanma
Devlet-i Aliyye à kazanılmış hak
Bu kavram ve ifadeler bize Tanzimat fermanı ile birlikte gelmiştir. Bu kavram ve ifadeler Avrupa devletlerinin oluşturdukları sosyal siyasi dini ve ekonomik yapının bir sonucudur. Osmanlı Devleti’nde bu kavram ve ifadeler ile ilgili Avrupalılar gibi bir düzenleme yapılmamıştır. Bunların Osmanlı Devleti’nde uygulamaya konulması eski ve yeni arasında bir ikiliğin oluşmasına neden olmuştur.

3. Etkinlik:

Terimler:
Tercüman-ı Ahval Mukaddimesi: “ kaznılmış hak, Devlet-i Aliyye, Tanzimat hükümet meclis gazete mazbata “
Müsavat: “ müsavat, kanun İslam hukuku, kamusal hak “

Kavramlar:

Tercüman-ı Ahval Mukaddimesi: “ halk vazife adalet “
Müsavat: “ sınıf, adalet, ilim, fazilet, görev, şeref, zenginlik “

Günlük hayatla ilgili kelimeler:
Tercüman-ı Ahval Mukaddimesi: “ menfaat, milletler, dil , fikir, hal dili, tarife hacet olmak vs.”
Müsavat: “ sınıf, zümre, hamal, memur, kişi, şahıs vs. “

Bütün bu kavram, terim ve gün****k kelimeler yazarın topluma iletmek istediği iletinin yapıtaşlarıdır. Bunlar olmadan metnin iletisi okuyucuya sağlıklı bir şekilde ulaşamaz. Yine bu kavram ve terimlere bakarak dönemin zihniyetinin öğretici metinlere nasıl yansıdığını anlayabiliriz.

6- Metinlerde öğretici, açıklayıcı ve kanıtlayıcı anlatım kullanılmıştır.
a. Öğretici anlatım:
• Açıklama, bilgi verme amacıyla yazılırlar.
• Bu tür metinlerde söz sanatlarına ve süslü anlatımlara yer verilmez.
• Her okuyanda aynı etkiyi uyandırır.
b. Açıklayıcı anlatım
• sorunu ortaya koyan cümlelerle anlatıma başlar.
• Sorunu çözümleyen açıklamalar örnekler ve karşılaştırmalar ile devam eder.
• Özetleyici ve yargı bildiren ifadelerle metin sonlandırılır.
• Bu tür anlatımlarda kesin ve açık ifadeler olması gerekir.
c. Kanıtlayıcı Anlatım:
• İnandırma aydınlatma, bir başkasına kendi görüşünü kabul ettirme için yazılırlar.
• Bu anlatım türünde kavram tanımlanır veya açıklanır.
• Okuru etkilemek için bazı kelime öbeği veya cümleler aralıklarla metinde tekrar edilir.
7- Her iki metinde de anlatım açık ve anlaşılabilirdir. Bunun nedeni iki metinin de öğretici metin olmasından kaynaklanır. Misalen: “madem ki bir sosyal toplulukta yaşayan halk bunca kanuni vazifelerle yükümlüdür elbette sözlü ve yazılı olarak kendi vatanının mefaatine dair fikir ileri sürmeyi kazanılmış haklarından sayar.” Diğer metin için: “ mesela bir hamal ile bir büyük memurun hukukça kanun önünde eşit tutulması hatta muhakeme bile olunması kısacası en sıradan kişinin hakkının kaybolmamasıdır. Öğretici metin olmasından dolayı anlatım açık ve anlaşılırdır. Yani metnin türü ile anlatım biçimi arasında bağlantı vardır.
8- Tanzimat, kazanılmış hak, gazete, müsavat, kanun, kamusal hak, sınıf, hürriyet, adalet yenileşme vb.
9- Metinlerde kullanılan dil yaşadığı döneme göre sadedir. Değerlendirme yapacak olursak, Naima’nın eserinde, birden fazla kelimelerle oluşturulmuş tamlamalar, Arapça ve farsça sözcükler görebiliriz. Diğer metinler Naima’nın eserine göre daha sadedir ancak günümüz Türkçesi ile inceleyecek olursak Tanzimat dönemi eserlerini anlamakta güçlük çekebiliriz.
10- Tercüman-ı ahval ve müsavat öğretici metin olup, Tanzimat döneminde yazıldığı bariz bir şekilde ortadadır.
11- Gazeteler kültür,sanat, siyaset, günlük yaşam kısaca hayatımızın her alanından bize bilgiler sunan bir kaynaktır. Gazete insanı direkt olarak etkisi altına alan bir iletişim aracıdır. Onun dili sade ve süssüz olduğu için her okuyan metni anlayabilir. Bu sebepten gazetelerin etkisi günümüzde bile inkar edilemez.
12- a) Ali suavi eserinde eşitlik kavramını verdiği örneklerle somutlaştırmıştır. “ bir hamal ile en üst düzey bir memurun gerektiğinde hukuk önünde muhakame edilebileceğini belirtmesi örnek olarak gösterilebilir.”
b) Şinasinin metninde ise hürriyet kavramı gazete çıkarmak isteyenlerin hakkı olduğu ifade edilerek somutlaştırılmıştır.
13- Tercüman-ı Ahval Muk. Tema: hürriyettir. Müsavatta ise tema: eşitliktir.
Benzerlik ve farklılıkları:
• İki temada gazete yazısında ortaya konmuştur.
• Temaları anlatmak için metnin türüne uygun bir dil anlatım kullanılmıştır.
• İki temada Tanzimat döneminde ortaya çıkmıştır.
• Daha önce bu temayla ilgili hiçbir eser yazılmamıştır.
• Tercüman-ı Ahval mukaddimesi gazetenin giriş yazısıdır. Diğeri ise bir makaledir.
14- Yazarlar hakkındaki bilgi internette zaten mevcut.
15- Elde edilen bilgiler ışığında iki yazar hakkında karşılaştırma yapılabilir.


3. Metin Sayfa 33’teki sorular:

1- Atatürkçü düşüncede çağdaşlaşma uygarlaşma ve batılılaşma kavramları birbirleriyle bağlantılıdır. Çağdaşlaşma ülkenin refaha kavuşması için yapılan etkinliklerin tümüdür. Bu kavramla körü körüne taklit hedeflenemez. Ülkenin ilerlemesi için batılı ülkelerden alınan yenilikler ülkenin değerleriyle birleştirildikten sonra kullanılmalıdır. Bu kavramlar Atatürkçü düşüncede birbirlerinden ayrılamazlar.
2- Metne göre çağdaşlaşma Türk toplumu için vazgeçilmez bir idealdir. Bu idealin dayandığı temel “Büyük davamız en uygar ve en refaha kavuşmuş millet olarak varlığımızı yükseltmektir.” Şeklinde ifade edilmiştir.
3- Tanzimat döneminden itibaren gerçekleştirilen yeniliklerle Atatürk ilke ve inkılapları çağdaşlaşma ve uygarlaşmanın “ siyasal sosyal kültürel ve ekonomik yönlerini” kapsadığını söyleyebiliriz.



sayfa 34

ANLAMA YORUMLAMA

1)HAK,ÖZGÜRLÜK EŞİTLİK BATILILAŞMA KANUN - BATILI AVRUPA DEVLETLERİ

2)makale deneme ..gibi öğretici metinler bilgi vermek için yazıldığından dolayı halk aydınlanır


SAYFA 34

3.SORU
a)

tanzimat dönemi öğretici metinler
*makale fıkra tenkit vb...
*siyasi milli sosyal eşitlik hak hukuk
*türkçe daha sade ve akıcı
*bireysellik ve toplum ön planda
*gazete
*halka hitap ediyor

b)içerik ve işlenen konular yenidir.
c)tanzimat edebiyatının en büyük özelliği doğduda yaşayıp batılı düşünmüşlerdir tezatlık vardır
ç)eskiden amaç taklit etmek değil ilerlemekti.ama şimdiki tam tersi ilerlemek yerine taklit etmek

4) çağdaşlaşma hareketli bir kavramdır


sayfa 35

Ölçme ve Değerlendirme

1)d d y
2)a
3)doğu-batı
4)c
5)her an çağdaşlaşma olması gerekir


1- Kafiye redif vs. eklemek uzun sürecek o yüzden bu soruyu size bırakıyorum.
2- Terkibent devrin söyleyiş tarzından çok farklıdır. Şiirin şekli ve dili tamamen eski şiir geleneğiyle ilgilidir. Tanzimat dönemi sanatçıları halkı eğitmek istedikleri için genel olarak halkın anlayacağı kelime ve ifadelere yer verirler. Bu şiirde şair tümüyle süslü ve sanatlı şiir dilini kullanmıştır.
3- Birimler birbirine beyitlerle bağlanmışlardır. Bu birimler bir araya gelerek şiirin temasını oluşturmaktadır. Şiirin bütün beyitlerinde neredeyse birbirine yakın anlamlar işlenmiştir. Sadece şiirin son dizesinde dünyayı anlamanın akılla olmayacağını belirterek tezatlık oluşturulmuştur.
2. Etkinlik:
Ziya Paşa’nın Terkibibenti: Şiirin birimleri beyittir. Kafiye ve redifler vardır. Bu birimler birleşerek temayı ortaya çıkarır.

Terkibibentin Yapısal Özellikleri:

a) bentlerle kurulan uzun bir nazım biçimidir.
b) Her bent, sayısı 5-10 arasında değişen beyitlerden oluşur.
c) Bent sayısı 5-10 arasındadır
d) Genellikle talihten şikayet, dini, tasavvufi ve felsefi konular işlenmiştir.
Bu yapısal özellikler divan şiirinin ana damarıdır. Yukarıda ki eserlerde bu özellikleri yapılarında barındırmaktadırlar.
4- 9. Beyit hariç diğer beyitler bir şekilde sosyal yapı ve tarihi değerler ile ilişkilidir.
5- Tema: bu dünyanın insanları sınamak için yaratılmış olduğu ve akılla bu dünyanın tam anlamıyla kavranamayacağıdır. Şiirin yazıldığı dönemde bazı şairler iki arada bir derede kalmışlardır. Eski ile yeni çatışması içine düşmüşlerdir. Bu yüzden bazı şairler hak adalet hürriyet gibi kavramlar üzerine şiir yazarken, bazıları da bu şekilde felsefi konularda şiirler yazarak eski geleneği devam ettirmeye çalışmışlardır.
6- Ziya Paşa terkibibentinde tasavvufi bir konuyu işlemiştir. Bu dünyanın insanı sınamak için yaratıldığını, ve insanın sadece kalbiyle anlayabileceğini belirtmiştir. Bağdatlı Ruhi ise aşk temasını işlemiştir. Bu yüzden iki eser arasında büyük farklılıklar vardır.
7- Ziya Paşanın terkibibentinin teması günümüzde de geçerli olabilir. Şair aklı kullanarak bu dünyanın anlaşılamayacağını belirtmiştir. Bu kuram günümüzde de geçerlidir. Akıl bazı şeyleri kavrayabilir. Bu yüzden akıl günümüzde ne kadar önemli görünse de kalple birleşmeden pek bir anlam ifade etmez.
8- ilk beyitte insanların birbirlerini kıskanmalarından bahsedilmiştir. Cahil insanlar yarasaya benzetilmiş ve bu kişilerin bilgili ve olgun kişileri kıskandıkları söylenmiştir. Akıllı insanlar ise ışığa benzetilerek bu kişilerin çevrelerini aydınlattıkları belirtilmeye çalışılmıştır. Bu dönemde Osmanlı Devletinde cahil insanlar önemli yerleri işgal ettikleri için yazar devlet büyüklerine atıfta bulunmuştur. İkinci beyitte akıl iyi ile kötüyü tartan bir teraziye benzetilmiştir. Beyin şeklen de vücudun en ufak organlarından olmasına rağmen yaptığı iş boyutuyla tamamıyla ters orantılıdır. İnsan dünyayı aklıyla kavrar o olmadan ceza ve mükafat sisteminin tamamen dışında kalır şair dünyayı anlamanın ne kadar zor olduğunu belirtmek için anlamı terazide tartılamayacak kadar ağır bir varlık gibi düşünerek somutlaştırmıştır. İnsan dünyayı akılla kavramaya çalışırken bile dünyanın kavranamayacağını anlatarak beyitin anlamını tasavvufi yoruma açık hale getirmiştir.
3.Etkinlik:• Ziya Paşanın metni tasavvufi ve felsefi bir anlama sahiptir Bağdatlı ruhinin metni daha çok aşk konusuyla ilgilidir.
• İki metinde de kafiye redif söz sanatları gibi ahenk unsurları görülmektedir.
• İki metnin de nazım birimleri aynıdır
• İki metinde devrin zihniyetini yansıtan ifadelere rastlanılmaktadır.

2. Grup•

Sadullah paşanın manzumesi zihniyet bakımından bu metinlerden çok farklıdır.
• Bu manzume batı zihniyetinin değerlerini yüceltmek eskinin düşünce sisteminin çarpıklıklarını ortaya çıkarmak için yazılmıştır.
• Diğer metinler, eskiyi, eskinin dünya ve aşk anlayışlarını yansıtmaktadır.
• Ziya Paşa dünyanın gidişatıyla ilgili kötümser Sadullah Paşa iyimserdir.
9- Ziya Paşanın terkibibenti hayatın muammasını tezadını ortaya koyar. Şair dünyayı anlamak için kendince bir sürü yorum yapar onun bu yorumları kendisini rahata ulaştırmaz. Şair dünyanın bu kötü durumu karşısında şaşkın bir halde değer verdiği aklında işe yaramayacağını fark ederek varlıkları inceleyen ona hayret eden bir aciziyette kendini konumlkandırmıştır.
10- Ziya paşa hakkında gerekli olan bilgi internet ortamında zaten mevcuttur.




Sayfa 35

1.Etkinlik:


Tanzimat Edebiyatında genellikle Kaside nazım biçimi kullanılmıştır. Kasidenin özellikleri:
- Klasik Türk Edebiyatı nazım biçimidir.
- Din ve devlet büyüklerini övmek amacıyla yazılırlar.
- Aruz ölçüsüyle yazılır.
- Nazım birimi beyittir.
- En az 31 en fazla 99 beyitten oluşur.
- Altı bölümden oluşur.
- Kafiye düzeni: aa ba ca şeklindedir.

2.Etkinlik:


17. ve 18. Yüzyıllarda Avrupada sanat felsefe ve siyaset alanında devrimci gelişmelere yol açan düşünce akımıdır.
Aydınlanma, insanın kendi aklı ve deneyimleri ile geleneksel görüşler ve ön yargılardan kurtulmak ve akla dayanarak, dünyayı kavramak düzenlemeye çalışmaktır. Bu anlamda Aydınlanma Çağı insan aklının bağımsız olması gerektiği düşüncesine dayanır. Öyleyse benimsenmesi gereken tavır inanmak değil, bilmek olmalıdır.
Bu genel belirlemeden anlaşıldığı üzere, burada sorgulanmak istenen insan varlığının anlamı ve bu Dünya'daki yeridir. Nitekim Aydınlanma'nın gelenekselleşmiş bir tanımını veren Kant'a göre Aydınlanma, insanın kendi kusurları sonucu düşmüş olduğu olumsuz durumdan, yine kendi aklını kullanmak suretiyle çıkma çabasıdır. Gerçekte insan içinde bulunduğu olumsuz duruma aklın kendisi yüzünden değil, ama onu gerektiği gibi kullanmayı bilmemesi yüzünden düşmüştür. Bu yönüyle Aydınlanma'nın, Ortaçağ düşüncesine ve yaşam anlayışına karşıt bir dünya görüşü olarak ortaya çıktığı görülmektedir.
Aydınlanma'nın temel özelliklerinden birisi de, doğa ile akıl arasında bir uygunluk olduğunu ve akılsal yapıda olan bu doğayı aklın rahatlıkla kavrayabileceğidir.
a. Doğa ve Bilgi Felsefesi
Bu dönemde bilginin doğasına ilişkin tartışmalar yoğunlaşmış ve Tümevarım Yöntemi Hume tarafından sorgulanmıştır. Fransız ansiklopedistlerinden D'Alembert ve Diderot gibi araştırmacılar Rönesans'tan bu yana üretilen yeni bilimsel bilgi birikimini, Ansiklopedi adlı yapıtta bir araya getirmeye çalışmışlardır.
b. Matematik
Bu dönemde Euler ve Lagrange integral ve diferansiyel hesabına ilişkin on yedinci yüzyılda başlayan çalışmaları sürdürmüş ve bu çalışmaların gök mekaniğine uygulanması sonucunda fizik ve astronomi alanlarında büyük bir atılım gerçekleştirilmiştir. Mesela Lagrange, Üç Cisim Problemi'nin ilk özel çözümlerini vermiştir.
Leonardo da Vinci
Rönesans'ın habercilerinin başında gelen Leonardo da Vinci (1452-1519) sistematik bir eğitim görmemiş olmasına karşın, bilgi dağarcığını iyi geliştirmiş ve bilim ve teknolojiye önemli katkılarda bulunmuş ansiklopedik nitelikte bir bilim adamıdır. Leonardo, öncelikle bir ressam olarak ad yapmıştır; onun muhteşem yapıtları bazı kiliselerin duvarlarını; günümüzdeki önemli müzeleri süslemektedir. Ancak resim çalışmalarını sağlıklı bir şekilde yürütebilmek için bir seri anatomi ve perspektif çalışmaları yapmak ihtiyacını hissetmiştir. Bu çalışmalardan perspektifle ilgili olanını Leon Battista Alberti ve Pietro della Francesco gibi devrinin matematikçileriyle birlikte yürütmüştür. Bunlardan Francesco matematiğin yanı sıra resimle de ilgilenmiştir.
Diğer yandan Leonardo, yapı bilgisine gereksinme duymuş ve başta insan yapısı olmak üzere bazı canlı yapıları kapsayan bir anatomi çalışması yürütmüştür. Bu çalışmalarında enjeksiyon tekniğini uygulayarak, yani dokular arasına kısa zamanda donan bir maddeyi zerk ederek, yapıyı tespit edip, onu en ince ayrıntısına kadar, en doğru şekilde belirlemeye çalışmıştır. Bu gayretleri sonucunda, özellikle kalp, mide, muhtelif damarlar ve kasların yapısını günümüze uygun olarak belirlemeyi başarmıştır. Kalbin kapakçıkları ve hareketi üzerinde dikkatini yoğunlaştırarak, kalbin adeta bir tulumba şeklinde çalıştığını belirtmiştir.
Leonardo anatomi çalışmalarını karşılaştırmalı olarak yürütmüş, insanın anatomik yapısı ile muhtelif hayvanların anatomik yapılarını karşılaştırmıştır. Bunlardan biri de atların bacak ve ayak kemikleri ile insanınki arasında yaptığı ilginç ve günümüzde de doğru olarak kabul edilen karşılaştırmasıdır. Teknoloji ile ilgili olarak bazı projeler geliştiren Leonardo, kuşların kanat ve kas yapısından hareketle, insanların da belli bir düzenek sayesinde uçabileceği anlayışını geliştirmiş ve bu yolda bazı araştırmalar yapmıştır. Aynı şekilde balıklar gibi, insanların da denizin altında yaşayabileceğini varsayan Leonardo'nun ilk denizaltı projelerini geliştirdiği görülmektedir.
Leonardo bir ressam, bir bilim adamı ve bir mühendistir; ancak o günlerde yaygın olarak kabul gören hümanizm görüşünü de desteklemiş ve klasik Yunan düşünürlerinin ve yazarlarının yeniden incelenmesi ve benimsenmesi gerektiğini hararetle savunmuştur. Ona göre bilim adamları tıpkı Aristoteles ve Platon gibi, kendi düşüncelerini hiçbir etki altında kalmadan geliştirmeli ve savunmalıdır.
On altıncı yüzyıl bilimlerde otoritelerin yıkıldığı bir dönemdir; astronomide Batlamyus sistemi yıkılırken, tıpta Galen otoritesi son bulmuştur.
c. Astronomi
Yakın dönem astronomi çalışmalarının genellikle üç alanda yoğunlaştığı görülmektedir:
1. Özellikle Herchell ve Halley'in yapmış oldukları gözlemler sonucunda Güneş sistemine ilişkin gözlemsel veriler artmıştır.
2. Astronominin kuramsal yönünü oluşturan ve elde edilen gözlemsel verileri değerlendirerek gökcisimlerinin hareketlerinin matematiksel açıklamasını veren dinamik astronomi gelişmiştir. Mesela Laplace, Güneş sistemindeki bütün gezegenlerin hareketlerinin matematiksel olarak gösterilebileceğini öne sürmüştür.
3. Fizik ve kimya alanlarında yapılan araştırmalar sonucunda elde edilen veriler doğrultusunda yıldızların yapısını inceleyen astrofizik ve evrenin yapısını inceleyen kozmoloji gibi yeni bilim alanları ortaya çıkmıştır. Özellikle astrofizikte Frounhofer ve Kirchoff'un, kozmolojide ise Kant ve Laplace'ın yapmış olduğu araştırmalar çığır açıcı niteliktedir.
d. Fizik
Bu dönemdeki fizik araştırmalarının özellikle elektrik konusunda yoğunlaştığı ve Gilbert ve Otto von Guericke'in ardından, Du Fay, Franklin, Cavendish, Coulomb, Galvani, Ampere ve Volta'nın çalışmaları sonucunda elektriğin bağımsız bir fizik dalı olarak ortaya çıktığı görülmektedir.
Ayrıca, ses, ışık, ısı ve enerjinin doğasını açıklamaya yönelik çalışmalar yoğunlaşmış ve bu fiziksel varlıklar arasındaki ilişkiler matematiksel olarak gösterilmiştir.

Dalton, kimyasal tepkimeleri açıklamak için Atom Kuramı'nı, Young ise ışığa ilişkin çağdaş Dalga Kuramı'nı geliştirmiştir.
f. Biyoloji
Bu dönemde doğa bilimlerinden botanik ve zooloji alanlarındaki çalışmalar gelişmiş ve özellikle Darwin'in dedesi Erasmus Darwin ve Lamarck'ın yapmış olduğu araştırmalar sonucunda, yeni bitki ve hayvan türlerinin oluşumunu açıklamaya yönelik Evrim Kuramı'nın temelleri atılmıştır.
g. Coğrafya
Bu dönemde on beşinci yüzyılda başlayan coğrafî keşifler, Cook 'un özellikle Antarktika ve Dünya'nın diğer bölgelerine yapmış olduğu gezilerle tamamlanmıştır.
h. Teknik
Bu dönemde Sanayi Devrimi'nin temelleri atılmış ve bu sayede üretime makinalar hakim olmaya başlamıştır. Deniz ve kara araçlarının yanı sıra, hava araçları da geliştirilmiştir. Montgolfier Kardeşler'in bu alandaki çalışmaları sonucunda havacılığa ve uzay çalışmalarına giden yol açılmıştır.
Kimyanın gelişmesine bağlı olarak madencilik ve metalürji sanayi de ilerlemiş ve üretim biçimi ve buna bağlı olarak ürün verimi köklü bir değişim geçirmiştir. Ayrıca tarımda da sanayileşme sürecine girilmiştir.


3 Etkinlik

Klasisizm:- Akıl sağduyu gerçek tabiat temeline dayanır.
- Ferdi değil evrenseldir
- Eski yunan ve Latin sanatkarlarını eserlerini örnek alır
- Kuralcıdır, kurallara bağlıdır
- Zevk vererek eğitmeyi amaçlar yüce değerlere ulaştırmak erdemli ahlaklı olmak
- Eserlerde bütünlük ve mükemmellik aranır
- Milli bir dil kullanılır. Bu dil seçkin kişilerin kullandığı dildir.
- Konudan çok konunun işlenişine önem verilir.
- Yalnız seçkin olgun kişiler ele alınır.
- İnsan dışındaki her şey ihmal edilmiştir.
Romantizm:- Romantizm hürriyetçidir, kural tanımaz, her türlü doğmatik düşünceye karşıdır
- Ferdidir. İnsanı aklı ve duygularıyla bir bütün olarak görür, insanı yüceltir.
- Akıldan çok hayal duguları ön plana çıkar
- Melankoli, hüzün ve kötümserlik hakimdir.
- Liriktir, duygusaldır.
- Tabiata yönelme, tabiat tasvirleri önemli yer tutar.
- Milli ve mahalli değerleri evrenselden üstün tutar.
- Tasvire geniş yer verirler
- Dünlük herkesin konuştuğu bir dil kullanmak önemlidir, suni ve süslü anlatıma karşıdırlar.
- Sanatçılar eserlerde kendi kişiliklerini gizlemezler.
- Klasisizme tepki olarak ortaya çıkmıştır.


4. Etkinlik:

Namık Kemal
Türk milliyetçiliğinin öncülerinden, Genç Osmanlı hareketi mensubu, ünlü yazar ve şairdir. Özellikle "İntibah" isimli romanı ve "Vatan, Yahut Silistre" isimli tiyatro oyunu ile tanınır. Asıl adı Mehmed Kemal'dir.
1888'de mutasarrıflıkla sürgüne gönderildiği Sakız Adası'nda vefat etmiş, Türk Edebiyatında öncü niteliği bulunan şair ve tiyatro yazarıdır. "Vatan şairi" olarak da anılır

Yaşamı Namık adını ona şair Eşref Paşa vermiştir. Babası, II. Abdülhamid döneminde müneccimbaşılık yapmış olan Mustafa Asım Bey'dir. Annesini küçük yaşında yitirince çocukluğunu dedesi Abdüllâtif Paşa'nın yanında, Rumeli ve Anadolu'nun çeşitli kentlerinde geçirdi. Bu yüzden özel öğrenim gördü. Arapça ve Farsça öğrendi. 18 yaşlarında İstanbul'a babasının yanına döndü.
1863'te Babıali Tercüme Odası'na kâtip olarak girdi. Dört yıl çalıştığı bu görev sırasında dönemin önemli düşünür ve sanatçılarıyla tanışma olanağı buldu. 1865'te kurulan ve daha sonra Yeni Osmanlılar Cemiyeti adıyla ortaya çıkan İttifak-ı Hamiyet adlı gizli derneğe katıldı. Bir yandan da Tasvir-i Efkâr gazetesinde hükümeti eleştiren yazılar yazıyordu. Gazete, Yeni Osmanlılar Cemiyeti'nin görüşleri doğrultusunda yaptığı yayın sonucu 1867'de kapatıldı.
Namık Kemal, İstanbul'dan uzaklaştırılmak için Erzurum'a vali muavini olarak atandı. Bu göreve gitmeyi çeşitli engeller çıkarıp erteledi ve Mustafa Fazıl Paşa'nın çağrısı üzerine Ziya Paşa'yla birlikte Paris'e kaçtı. Bir süre sonra Londra'ya geçerek M. Fazıl Paşa'nın parasal desteğiyle Ali Suavi'nin Yeni Osmanlılar adına çıkardığı Muhbir gazetesinde yazmaya başladı. Ama Ali Suavi'yle anlaşamaması üzerine Muhbir'den ayrıldı. 1868'de gene M. Fazıl Paşa'nın desteğiyle Hürriyet adı altında başka bir gazete çıkardı. Çeşitli anlaşmazlıklar sonucu, Avrupa'da desteksiz kalınca, 1870'te zaptiye nazırı Hüsnü Paşa'nın çağrısı üzerine İstanbul'a döndü.
Nuri, Reşat ve Ebüzziya Tevfik beylerle birlikte 1872'de İbret gazetesini kiraladı. Aynı yıl burada çıkan bir yazısı üzerine gazete hükümetçe dört ay süreyle kapatıldı. Namık Kemal gene İstanbul'dan uzaklaştırılmak için Gelibolu mutasarrıflığına atandı. Orada yazmaya başladığı Vatan Yahut Silistire oyunu, 1873'te Gedikpaşa Tiyatrosu'nda sahnelendiğinde halkı coşturup olaylara neden oldu. Bu haberi İbret gazetesinin yazması üzerine o sırada İstanbul'a dönmüş olan Namık Kemal birçok arkadaşıyla birlikte tutuklandı. Bu kez kalebentlikle Magosa'ya sürgüne gönderildi.
1876'da I. Meşrutiyet'in ilanından sonra İstanbul'a döndü. Şura-yı Devlet (Danıştay) üyesi oldu. Kanun-î Esasi'yi (Anayasa) hazırlayan kurulda görev aldı. 1877 Osmanlı-Rus Savaşı çıkınca II. Abdülhamid'in Meclis-i Mebusan'ı kapatması üzerine tutuklandı. Beş ay kadar tutuklu kaldıktan sonra Midilli Adası'na sürüldü. 1879'da Midilli mutasarrıfı oldu. Aynı görevle 1884'te Rodos, 1887'de Sakız Adası'na gönderildi. Ertesi yıl burada öldü ve Gelibolu'da Bolayır'da gömüldü.

Edebi kişiliği

Namık Kemal ilk şiirlerini çocuk denecek yaşlarda yazmaya başlamıştır. İstanbul'a geldikten sonra eski ve yeni kuşaktan şairlerin bir araya gelerek kurdukları Encümen-i Şuârâ'ya ve kimi Divan şairlerine nazireler yazmıştır. Şinasi'yle tanışıncaya değin, şiirlerinde tasavvuf etkileri görülür. Bu dönemde özellikle Yenişehirli Avni, Leskofçalı Galib gibi şairlerden etkilenmiştir. Şinasi'yle tanışmasından sonra şiirlerindeki içerik de değişmiştir.
Günlük konuşma dilinden alıntıların yanı sıra, o zamana değin geleneksel Türk şiirinde görülmemiş olan "hürriyet kavgası", "esaret zinciri", "vatan", "kalb-i millet" gibi yepyeni kavramlarla birlikte, doğrudan doğruya düşüncenin aktarılmasını amaçlayan bir tür "manzum nesir" oluşturmuştur. Bosna-Hersek Savaşları, 93 Harbi gibi olayların yarattığı sonuçlar, onun yazdığı vatan şiirlerini etkilemiştir. Bu şiirlerin en tanınmışları arasında "Vâveyla", "Vatan Mersiyesi", "Vatan Şarkısı" ve "Hürriyet Kasidesi" yer alır. Namık Kemal şiirleriyle şiir tekniğine büyük bir katkıda bulunmuş sayılmazsa da o günler için alışılmamış diri bir sesle konuşmuş olması ve yapıtlarına kattığı yeni kavramlarla Türk şiirini
Divan şiirinin edilgen edasından kurtarmıştır. Bütün bu nitelikler onun Vatan Şairi olarak anılmasına yol açmıştır.
Tiyatro türüne özellikle önem veren Namık Kemal, altı oyun yazmıştır. Bir yurtseverlik ve kahramanlık oyunu olan Vatan Yahut Silistire yalnız ülke için değil, Avrupa'da da ilgi uyandırmış ve beş dile çevrilmiştir. Magosa'dayken yazdığı Gülnihal'de baskıya ve zulme karşı duyduğu tepkiyi dramatik bir biçimde dile getirmiştir. Oyunun sahnelenmesinde pek çok bölüm sansür tarafından çıkarılmıştır.
Namık Kemal yine Magosa'da yazdığı Akif Bey'de, yurtsever bir deniz subayının göreve koştuğu sırada karısının kendisine bağlılık göstermeyişini anlatırken, ahlaksal bir yorum da getirir. Zavallı Çocuk'ta görücü yoluyla evlenmeye karşı çıkar. On beş per****k Celaleddin Harzemşah, Namık Kemal'in en beğendiği yapıtı olarak bilinir. Oyun, Moğollar'a karşı İslam dünyasını koruyan Celaleddin Harzemşah'ın kişiliği çevresinde gelişir. Bu eserde Namık Kemal, İslam birliği düşüncesini kapsamlı bir biçimde sergilemiştir. Namık Kemal'in ilk romanı olan "İntibah" 1876'da yayımlanmıştır. Ruhsal çözümlemelerinin, bir olayı toplumsal ve bireysel yönleriyle görmeye çalışmasının yanı sıra, dış dünya betimlemeleriyle de İntibah Türk romanında bir başlangıç sayılabilir. Eleştirmenler Namık Kemal'in bu romanda yüksek bir edebi düzey tutturamadığı görüşünde birleşirler.
Dört yıl sonra yayımladığı "Cezmi", tarihsel bir romandır. Kırım Şehzadesi Adil Giray'ın yaşadığı aşk ve Cezmi'nin onu kurtarmak isterken geçirdiği serüvenlerle gelişen romanda, Namık Kemal'in tam anlamıyla Avrupa Romantizmi'nin etkisinde olduğu izlenir. Namık Kemal'in yaşamı boyunca ilgi duyduğu alanlardan birisi de tarihtir. Osmanlı İmparatorluğu'nun kuruluş ve yükseliş dönemlerini anlattığı Devr-i İstila yayımlandığında büyük ilgi görmüştür. 1872'de çıkan Evrak-ı Parişan'da, Selahaddin Eyyubi, Fatih gibi tarihi kişilikleri, Barika-i Zafer'de İstanbul'un alınışını anlatır.
Ahmed Nâfiz takma adıyla yayımladığı Silistire Muhasarası ve Kanije, yine Osmanlı tarihine ilişkin kahramanlık olaylarını ele alan kitaplardır. Namık Kemal'in, tarih konusunda en kapsamlı çalışması olan Osmanlı Tarihi'nde, Hammer'in etkisinde kaldığı, yapıtın bilimsel olmaktan çok, eğitici değer taşıdığı konusunda görüşler ileri sürülmüştür. Yarım kalan bu yapıtın ilk basımı II. Abdülhamid tarafından yasaklanmıştır. 1975'te yayımlanan Büyük İslam Tarihi adlı yapıtındaysa Namık Kemal, İbn Haldun, İbn Rüşd gibi yazarlardan yararlanmış olduğunu belirtmiştir. Namık Kemal romanı ve tiyatroyu toplumsal yaşama soktuğu gibi, edebiyat eleştirisini de Türkiye'ye ilk getiren kişilerden biri olmuştur.
En önemli eleştiri eserleri Tahrib-i Harâbât ile Takip'dir. Eleştirilerinde canlı, dolaysız bir üslup kullanmıştır. Tahrib-i Harâbât, Ziya Paşa'nın Harâbât adlı güldestesine karşı yazılmış sert bir eleştiri niteliğindedir. Takip de yine aynı güldestenin ikinci cildini eleştirir. Mukaddeme-i Celal eleştirisinde Namık Kemal, Batı edebiyatı ile Doğu edebiyatını karşılaştırmış, tiyatro, roman türleri üstünde durmuştur. Namık Kemal gazeteci olarak da Türk kültürü içinde önemli bir yer alır. Döneminin hemen hemen bütün yeni

yorum (0) / Read More

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...